Türk
milletinin küllerinden yeniden doğduğu, orduları dağılmış, cephanelerine el
konmuş, savaş gemileri tersanelere çekilmiş, tren yolları ele geçirilmiş
durumdayken yeniden ayaklandığı savaşın ismi Kurtuluş Savaşı, İstiklâl Harbi ya
da başka bir deyişle Milli Mücadele Savaşı’dır. Peş peşe süren savaşların
ardından yorgun, bitkin ve en önemlisi belki de gelecekten hiçbir ümidi
kalmamış Anadolu insanının silkelenip yeniden ayağa kalktığı yok oldu, bitti
derken cihana yeniden kafa tuttuğu ve sonu zaferle biten bir savaştır bu savaş.
Yunanlıların
15 Mayıs 1919’da İzmir’e çıkmaları ve 9 Eylül 1922’de geldikleri yerden
İzmir’den denize dökülmeleri sürecinde yaşananlar bulunduğumuz coğrafyada
oldukça derin izler bırakmıştır. Yunanlıların “Küçük Asya Savaşı” ya da “ Küçük
Asya Felaketi” olarak adlandırdıkları sonu onlar açısından derin hüsranla biten
bu savaşta yaşananlar ise insanlık tarihine kara leke olarak işlenmiştir.
Kurtuluş
Savaşı sürecinde 27 Ekim 1920 tarihinden 6 Eylül 1922 tarihine dek beş kez
Yunan ordularının işgaline uğrayan Yenişehir için işgal, işgalde yaşananlar ve
buna benzer konular defa kez yazıldı çizildi. Elbette ki; tarihin kıvrımlarında
karanlık olarak kalan kısımlar her zaman var olacaktır. Lâkin tarihte karanlık
kısımları aydınlatmak, aydınlatmaya çalışmak bizleri istikbale daha emin olarak
hazırlayacaktır inancı içerisindeyiz. Bu bağlamda da çalışmalarımıza ara
vermeden devam ediyoruz.
Son
birkaç yıldır bizim Kurtuluş savaşı olarak adlandırdığımız Yunanlıların Küçük
Asya Savaşı dediği savaşla ile ilgili olarak Yunan kesiminde de anı türü
yaşanmış, tanık olunmuş ve tanıklıkların kaleme aldığı kitaplar
yayınlanmaktadır. Örneğin Yunanlı tarihçi-yazar Tassos Kostopulos’un kaleme
aldığı “1912- 1922 Savaş ve Etnik Temizlik”
isimli kitabında yazar açık ve net olarak Yunan ordusunun Türk halkına yaptığı
mezalimleri anlatmaktadır. Buna benzer bir diğer kitap ise Pliziyotis’e aittir.
Esasen Anadolu’da Türk halkı ile iç içe komşu olarak yaşayan Haralambos
Pliziyotis bir Rum ailesinin mensubudur. 1913’de arkadaşı Sotos ile birlikte
gizlice evinden kaçarak Balkan Savaşlarına katılmış. Anadolu harekâtı döneminde
de 1920 yılından itibaren dört kardeşi ile birlikte Yunan Ordusunda gönüllü
olarak bulunmuştur.[1]
Eli kalem tutan bir kişi olsa gerek ki; savaş boyunca da bir günlük tutmuştur.
Ve bu günlüğünü daha sonra bir kitap haline getirerek “Anamnisis Tu Metopu, 1920-1921 Mikrasia-Thraki” yani türkçe
tercümesi ile “Cephe Hatıraları,
1920-1921 Anadolu-Trakya” ismi ile kitaplaştırmıştır.
Nisan
1920’de başlayıp Ekim 1921’e kadar geçen süreyi konu alan Pliziyotis söz konusu
bu günlüğünde yaşadıklarını kendi gözüyle anlatmış, gördüklerini aktarmıştır.
Savaş boyunca yaptığı yürüyüşlerde çantasındaki fazlalıklardan kurtulması
gerektiği durumda ailesinden aldığı mektupları yakmak zorunda kalsa da
günlüğüne her zaman sadık kalmayı tercih etmiştir.[2]
Yenişehir’in
Yunan ordusu tarafından ilk kez işgal edildiği tarih olan 27 Ekim 1920, ikinci
işgal 6 Ocak 1921 tarihi ve üçüncü işgal tarihi olan 23 Mart 1921 tarihlerinde
ki yaşananlara farklı bir bakış açısı olarak bakan günlük muhteviyatında
Yenişehir ve çevresinde yaşananları Yunan Ordusunda savaşan bir askerin gözü
ile görebilmekteyiz. Pliziyotis 31 Eylül 1920 tarihinde günlüğüne “Bir
saat sonra ayrılarak İznik’e gittik. Gece iki köyün dışında durduk.
Yanıyorlardı....”[3] şeklinde bir not yazdıktan sonra 3 Ekim
1920’de de “Öğlen birden itibaren tüm bölük, üç Türk köyünün silahlarını almaya
gitti. Silahlı gördüğümüzü vurmamız emri vardı. Üçüne de gittik ve ikincisinde
tabancalı birini bulduk. Teğmen O’nu aynı silahla öldürdü. Ancak öncesinde
O’na, silahı olup olmadığını sormuş ve O da olmadığını söylemişti. Her üç
köyden on sekiz kadar köylüyü aldık. Onları İznik’e getirdik ve diğerlerine
yarın silahlarını getirdiklerinde, alıkoyduklarımızı serbest bırakacağımızı
söyledik. İznik’e döndüğümüzde, sonraki gün Gemlik’e gideceğimizi öğrendik.[4]” notunu yazıyor. Hemen akabinde yazdığı
not ise 6 Ekim 1920 gününe ait; “…Şehrin içindeki askerlerin çok işi vardı.
İznik'i on dört yerinden ateşe veriyorlardı. Hemen biz de yardıma koştuk.
Epeyce kibritimiz vardı. Ancak bunu yapana kadar ter üzerimizden dere gibi
aktı. Daha sonra tepelik bir yere oturarak Roma'yı yakan Neron gibi
gururlandık… Geriye kalan vatandaşları aldık ve onları kale dışına bıraktık.. .
.”
Günlükte
6 Ekim’den sonraki not 28 Ekim 1920 tarihine ait. Bu tarih Yenişehir’in Yunan
ordusu tarafından ilk işgal edildiği 27 Ekim 1920 tarihinin bir gün sonrasına
denk geliyor. Bu tarihlerde Batı Cephesinin Gediz vadisi genel doğrultusunda
Yunan ordusuna karşı uygulayacağı saldırı planı nedeniyle Ertuğrul grubu askerleri
güneye kaydırılmıştı. Bu nedenle de cephenin kuzey kesiminde yani
İnegöl-Yenişehir- İznik bölümünde önemli bir zayıflık söz konusu idi.[5] Bu
zayıflıktan faydalanan Yunan ordusu ise pek fazla direnişe rastlamadan
Yenişehir’i işgal ettikten sonra ki hedefi olan Bilecik istikametine doğru
hareket ettiler. Pliziyotis Yenişehir’e ilk giren Yunan birliğinde olmasa gerek
ki Yenişehir’in işgali ile ilgili not düşmemiş ve hatta günlüğünde ki 28 Ekim
1920 tarihli nottan anlaşılacağı üzere Köprühisar Köyü’ne de işgal güçlerinin
hemen ardından giriş yapmış.
Yenişehir’de Yunanlılar tarafından halılarına kadar soyulduktan sonra ateşe verilip talan edilen bir köy camisinin fotoğrafı |
Anadolu’nun
iç kısımlarına doğru ilerlemeye çalışan Yunan ordusu Türk halkına tarihin en
kara ve en utanç verici manzarasını yaşatıyor, haysiyetsiz davranışlarını
sergiliyorlardı. Sekiz yaşında kız çocuğundan, seksen yaşında ki ihtiyara kadar
tecavüzler sergileniyor, hiçbir sebep yokken köyler kasabalar ateşe veriliyor,
din kutsallığı tahrip edilip evler, ocaklar, dükkânlar iğneden ipliğe dek
yağmalanıp talan ediliyordu. İşgalle döneminde Yenişehir ve çevresinde 1187 ev
yakılıp yıkılmıştı.[6]
Pliziyotis’in 28 Ekim 1920 tarihinde günlüğüne yazdığı notta Köprühisar
Köyü’nde yaşanan mezalimi aslında tüm çıplaklığı ile gözler önüne seriliyor.
Yenişehir
ve çevresinde Yunan Ordusu ile kahramanca savaşıp Yenişehir’in çevresinde
başarılı çarpışmalara giren Gökbayrak Taburu ve Tabur Kumandanı Cemal Bey
|
“28 Ekim
1920: Öğlen Köprühisar'ı fırın gibi tüterken gördüm. Görüldüğü kadarıyla önce
iyice yağmalanmış ve sonra yakılmıştı. Akşama kadar iyi geçirdik. Ancak soğuk
şiddetleniyordu. Saat 19:30'da nöbeti devraldım. Karanlık değildi. Çünkü
Köprühisar elektrik gibi aydınlatıyordu...
29
Ekim 1920 günü Pliziyotis’in de içerisinde bulunduğu Yunan askeri birliği
Gemlik’de bulunan merkezlerine çekilme emri almışlardı. Kış şartlarının fazla
olduğu kar yağışının başladığını günlükte yazdıklarıyla öğrendiğimiz o gün
yağmalarına, zalimliklerine devam ederek yol alıyorlardı. İşte Pliziyotis’in 29
Ekim 1920 gününe ait yazdıkları;
29 Ekim 1920: Çay'mızın içine kanyak kattılar. Saat
onda bölükten, hayvanlara ve kağnılara el koymak için köye gidenler oldu. Diğer
bölükler de aynı görev için başka köylere gittiler. Tüm tabur yüz elli kadar
öküz arabası, epey öküz, koyun ve keçi topladı. Saat 15:00'da ayrıldığımızda
ince ince kar yağıyordu. Yenişehir'e hareket ettik. Korkunç bir soğuk...
beraberimiz de altmış da esir vardı. Yan tarafımızda iki köy yanıyordu. Az
ileride birinci bölük, bir tanesini daha yakmaya gidiyor. Gemlik'e dönene
kadar, epey köy yakacağımız söyleniyor. Askerler gizlice işlerini yapıyorlardı.
Dükkânlarda bulduklarını zorla alıyor ve helvalar, cevizler, ipler, peynirler,
iğneler, sabunlar, mumlar ve bulabildikleri diğer şeylerle tekrar hana
dönüyorlardı.”[7]
Pliziyotis’in
bahsettiği esirler 28 Ekim günü Yenişehir’de Yunan ordusu tarafından
tutuklanarak Bursa’ya gönderilen Yenişehirli Kuva-yı Milliye yandaşlarıydı.[8] O
tarihte yanan köyler içinde Yılmaz Akkılıç “Kurtuluş Savaşında Bursa” adlı
kitabında Kızılhisar, Ebeköy, Terziler, Köprühisar,Rustum, Beypınar,
Kirazlıyayla, Yıldırım, Örencik, Kavaklı ve Menteşe köylerini belirtmektedir.[9]
Yunan
ordusunun Anadolu’yu işgalinde kasaba ve özellikle köylere en büyük zararı halkın
yüzyıllardır komşu olarak yaşadığı ekmeğini aşını paylaştığı Rum ve Ermeni
köylerinde yaşayan ahali vermiştir. Bu köylerde yaşayan halkın kurduğu haydut
çeteler Müslüman köyleri yakıp yağmalamış adeta talan etmiştir. İşte bu
durumdan şikâyetçi olan bir grup köylüde durumlarını arz etmek, şikâyetçi olmak
maksadıyla 31 Ekim 1920 günü Yunan yüzbaşının yanına varmışlar. Pliziyotis bu
durumu günlüğünde şöyle anlatıyor;
“31 Ekim 1920: …Saat onda yakınımızdaki köyün
mensupları geldi. Diğer köylerdeki Ermenilerin ve Rumların onları rahatsız
ettiklerini söylediler. Onları dinleyen yüzbaşı, hiçbir şey olmayacağını,
köylerine geri dönmelerini söyledi. Giderlerken içlerinden biri, “gavurlar”
dedi. Bunu birisi duydu ve yüzbaşıya söyledi. Hemen kurşunlanma cezası verildi…
Etrafımızda üç köy yanıyor. Biz de etrafına oturup gururlanıyoruz…”
1
Kasım 1920 tarihinde Yunan ordusu sınırlı askeri eylemlerini tamamladığına
karar vererek Yenişehir’den çekilmeye başladı. Çekilme 2 Kasım günü ancak
tamamlandı. Yenişehir’i talan ederek gerçekleşen çekilme Pliziyotis’in
günlüğüne şu şekilde yansımıştı;
“1 Kasım 1920: Önce beş yüz ton kadar çeşitli
şeylerle yüklenmiş olan kağnılar hareket etti. Çoğu buradan ve Köprühisar’dan
alışveriş yapmış olan beylerin ve subayların yükleri. Bunu hayvan sürüleri
takip ediyordu. Koyun, inek, keçi v.s. Saat altıda hareket halindeydik. Kar
devam ediyor. Vadi bembeyaz. Biz de kar yüklüyüz. İki kilometre kadar
yürünmüştür. Döndüğümde Yenişehir'in tüttüğünü gördüm! Saat sekizde bir köye
vardık. Ancak bir süre sonra, o da Tanrı Moloh'a[10]kurban
edildi. Yine de hala bir sürü köy var…”
Yenişehir’in
Türk birliklerinin denetimine geçmesinin ardından ilçede gerek işgal esnasında
gerekse de işgal öncesinde Yunanlılarla işbirliği yapıp, Yunan Ordusunu ilçeye
davet ettikleri öne sürülen bazı varsıl kişiler tutuklandılar. Tutuklanan bu
kişiler yargılanmak üzere Eskişehir’de kurulmuş olan 20 Ekim’den itibaren
çalışmalarına başlamış bulunan “Eskişehir İstiklâl Mahkemesi”ne gönderildiler.[11]
Pliziyotis’in Yunanistan’da yayınlanan kitabının kapak fotoğrafı |
1
Kasım’da yaşanan vahşet 5 Kasım tarihinde ilçeye gelen Mutasarrıf Ekrem Bey
tarafından raporlandı.[12] Batı
Cephesi Komutanlığı makamına yazılan bu raporda özetle;
“Yenişehir’de
sivil ve askeri dairelerle bunlarla bitişik veya dolay çarşı ve dükkânlar
Yunanlılar tarafından soyulduktan sonra tümüyle yakıldığı ve Yenişehir ve
etrafından topladıkları üç yüz öküz arabasıyla el konulmuş malları götürdükleri
ve bu arada beşyüze yakın eşraf ve ahalinin gençlerinin de beraberinde
götürüldüğü….Yunanlılar tarafından tüm İslâm mâbetlerinin halı ve kilimleri
alındıktan sonra pislendiği ve Köprühisar’la Yenişehir arasındaki ovadaki on
dokuz köyün eşya ve hayvanatı ve hatta tavukları gasp edildikten sonra
tamamının yakıldığı ve topluca on yedi köy soyulduktan sonra evlerin sanki bir
özel lütuf olarak sahiplerine bağışlandığı… Bir çok dul kadınların ve bakire
kızların ırz ve namuslarına tecavüz edildiği ve Yenişehir’i yakmak için her
tarafa gaz serperek ateşlendiği sırada bomba seslerinin işitildiği ve bu olayın
Yunan askerleriyle o sırada kuşatılmış bulunduğu… Yenişehir çevresinin hâlen
bir ören yerine dönmüş bulunduğu ve telgraf tellerinin kırılmış ve direklerinin
de testerelerle kesilmiş olduğu…” belirtilmektedir.
9
Kasım 1920 tarihinde de Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisinde Karesi mebusu
Vehbi Bey söz alarak Yenişehir’de yaşananları meclis kürsüsünden vekillere
anlatmıştır. Epeyce uzun olan konuşmasına şu şekilde başlamıştır; “Bilhassa son aldığımız malûmatta,
Yenişehir'de yapılmadık fecayİ kalmamıştır, ne ismet kalmıştır, ne de servet
kalmıştır ve ne de memlekettin emlâk ve hayvanatı kalmıştır. Hükümet konağı hiç
kimseye düşman değildir, haydi düşmandır diyelim, fakat belediye dairesi de
düşman değildir ya?.. Cami düşman değildir ya?.. Çarşı düşman değildir ya? Bu
fecayi hep İrtikâp edilmiştir. On beş yirmi köy yakılmıştır.[13]”
Pliziyotis’in
günlüğüne geri dönelim. Günlüğün Yenişehir ile ilgili kısımları 5 Ocak’ta yani
Yenişehir’in ikinci kez işgal edildiği 6 Ocak 1921 tarihinden bir gün öncesine
denk geliyor. Pliziyotis’in o gün moral olarak çökük, bitkin, savaştan usanmış
olduğunu anlıyoruz. Sanırız ki Yunan ordusunda savaşan askerlerin birçoğu artık
savaşmaktan bıkmış durumda.
İstiklâl Harbi esnasında Yunan zulmünü anlatmak amacıyla Yenişehir bölgesinde çekilmiş bir fotoğraf |
“5
Ocak 1921: …, Köyün dışına kamp kurduk ve yeni tabur komutanı Fotopulos,
vatanseverlikle ilgili bize saçmaladı. Bize yarın, ya da öbür gün taarruz
yapılacağını, emir aldığımız takdirde Eskişehir'e yürüyeceğimizi söyledi! Orada
dinlenecekmişiz!!! Bu son yolculuğumuzmuş!!! Oradan demiryoluyla evlerimize
gidecekmişiz! ... ve daha bir sürü saçmalık…”
6
Ocak 1921 günü Yenişehir ikinci kez Yunan işgaline uğrar. O sabah; Yunan ordusuna ait Tümgeneral
Petmezas[14]
komutasında iki piyade tümeni, bir süvari tugayı ve kolorduya bağlı birlikler
472 subay, 15.816 er, 12.500 adet tüfek, 270 adet makineli tüfek, 120 adet ağır
makineli tüfek ve 72 adet toptan oluşan[15]
büyük bir ordu geniş bir kola yayılarak taarruza geçti. Bursa’nın işgalinden
sonra Anadolu’nun iç kısımlarına yapılan ilk büyük çaplı taarruzdu. Amaçları
Eskişehir’e varmak ve savaşı sonlandırmaktı. Türk ordusu bu saldırıya
hazırlıksız yakalanmıştı. Batı cephesinde birliklerin önemli bir kısmı da
Çerkez Ethem’in çıkardığı ayaklanmayı bastırmakla uğraşmaktaydı. Batı Cephesi
Kumandanı İsmet Paşa 24 ncü Tümen’in Bozüyük’te bulunan kıtalarını ileri
alması, Gökbayrak Taburu’nun, Yunanlıların Köprühisar istikametinde ilerlemesi
halinde Pamukçaderbent istikametinde gerisine taarruz etmesi ve 3 ncü Süvari
Tümeni’nin de İnönü’de toplanması istediğine dair bir telgrafı cephe
komutanlarına gönderdi.[16]
Yenişehir’in şikinci kez işgalinden sonra bölgedeki askeri birlikler |
Esasen
de Yenişehir’de Türk Ordusu ileri karakol postası halinde ufak bir birlik
bulunurken Köprühisar’da donanımlı mevziler bulunmaktaydı[17]. Nitekim
de 6 Ocak günü Yenişehir Yunan birlikleri tarafından ikinci kez işgal
edilmesinin ardından Köprühisar’a doğru yol alırlarken burada ki birliklerin
savunması ile karşılaştılar.
Pliziyotis’in
günlüğünde o güne dair yazdıkları da aynen kaynaklarda yazıldığı şekilde örtüşmektedir.
“6 Ocak 1921: …Öğlen Yenişehir'e ulaşıyoruz. …İki
saat sonra Köprühisar'ın dışındaydık. Dörtlü sıra halinde güzel, güzel
yürüyorduk ve ansızın “bum” …yine "bum” …başka ve daha başka… Bir dakika
sonra “gauv!” Birincisi neredeyse yanımızda patladı. …Bunu başkaları izledi.
Önümüzde, arkamızda, yanımızda… Planlarını yapmışlar. Bize servis yapmak için,
onların istediği yere ulaşana kadar kaygısızca ilerlememize izin verdiler… Neyse
ki epeyce tepe vardı ve korunabildik…”
Bu
günü doğrulayan başka bir anı da Ertuğrul Grup Komutanlığı görevinde bulunan
Kazım Özalp. Kazım Özalp’de o güne dair anlarını anlatırken; “Köprühisar’ın doğu sırtlarına giden
kuvvetlerimiz gizlendiler. Bursa-Bilecik yolunun üzerinde ve etrafında bize
bağlı hiçbir fert görülmüyordu. Pusu kuran kuvvetlerimiz bütün bir gün
beklediler. Akşamüzeri, tam tahmin ettiğimiz gibi bir otomobil ile 12 kamyondan
kurulu bir düşman nakliye kolunun, Bilecik’e geçmek üzere caddeyi takiben
Yenişehir yönünden gelmekte olduğu görüldü. Her şeyden habersiz olan bu nakliye
kolu, Akderbent Batısındaki pusu mevzilerimizin önüne vardığı zaman büyük bir
ateş yağmuruna tutuldu. Askerleri ve şoförleri şaşırdılar. Bir kısmı geriye, bir
kısmı ileriye kaçmaya başladılar.[18]”
demektedir.
Ertesi
günü Yunan Ordusuna ait İzmir Tümeni Yenişehir kesiminde iki kol halinde
saldırılarını sürdürmekteydi.[19] O
gün Pliziyotis’in bulunduğu birlik Türk ordularından darbe almış olsa gerek ki;
Pliziyotis günlüğüne oldukça manidar kelimeler yazıyor. Mustafa Kemal’e ve onun
nezdinde Türk ordusun atıfta bulunarak, aslında bir nevi de yenilgiyi
kabullenerek sadece birkaç cümle ile geçiştiriyor günlüğünü;
7 Ocak 1921: Noel! Gerçekten güzel, Kemal’e bir
şeyler söylemeye geldik ama, O bizden önce söyledi…
7
Ocak günü cephede yaşananlar hakkında Anadolu Resmi tebliğinde şu ifadeler
bulunmaktaydı; “Yenişehir mıntıkasında
düşmanın 1 Fırkaya yakın kuvvetlerle 7 Ocak 1921 sabahı yapmış olduğu taarruz
bir buçuk saat içerisinde ordumuzun yapmış olduğu azimli savunması karşısında
geri çekilmek zorunda kalmıştır. Bu başarılı müdafaa üzerine karşı taarruza başlayan
kıtaatımız düşmana mühim zayiatlar verdirerek, eski mevzilerine geri dönmeye
mecbur etmişlerdir.”[20]
Yenişehir’in
Yunan Ordusu tarafından ikinci işgalinin ardından dokuz günlük zülüm yaşanmış
ve 14 Ocak tarihinde Türk Ordusu’na ait birlikler tekrardan Yenişehir’i ele
geçirmişlerdi. Pliziyotis’in de 7 Ocak tarihinden sonra günlüğüne aldığı not
tam da ikinci işgalden kurtuluşun bir gün öncesine ait. O gün İzmir Tümenine
bağlı olan bir birlik Yenişehir bölgesinde savunma düzeni alır. Savunma düzeni
özellikle Köprühisar mıntıkasında yoğunluk kazanır.
13 Ocak 1920:…Köprühisar ve köprüyü geçiyoruz.
Yiyecek almak için aşağıda duruyoruz. Üç çeyrek kadar oturduk. Tüm asker
geçtikten sonra, …istihkamcılar köprüyü uçurdular. Bizi takip edenlerden
epeycesi köprünün diğer tarafında kaldı. Evlatlarından bir kısmı bizim
tarajımızda kalırken, anneler öbür tarafta kaldılar. Bir tarafta kadın, diğer
tarafta kocası. Daha bir sürü şey. Bunlar, özgürlüğün nimetleri!! Ve de
medeniyetin! Her neyse. Bu ileri hareket epey bir köyü, binlerce sakin insanı
tahrip etmek ve bizim de bu gariplikleri çekmemiz için yapıldı!
Ertuğrul Grup Komutanı Kazım Özalp |
14
Ocak tarihinde Gökbayrak Taburuna ait birlikliğe, Köprühisar’da ki düşman
birliklerinin toparlanmasına fırsat vermeden saldırı emri verildi. Gökbayrak
taburunun yaptığı baskın başarı ile sonuçlandı. Öncesinde daha gerilerde
bulunan mevzilerinde toparlanma buyruğu alan Yunan birliği de çekilmeye
başladı. Böylece; Yenişehir’i boşaltan Yunan birliklerinin ardından Gökbayrak
Taburu Yenişehir’e girdi.[21]
1921
yılı Ocak ayı ortalarındaki Yunan Ordusunun geri mevzilere çekilmesi onlara
toparlanma süreci vermiş oldu. 21 Mart 1921’de başlayan 12 Mart 1921’de
tamamlanan Londra Konferansı görüşmelerinde istediklerini alamayan itilaf
devletleri Yuna hükümetine baskı yapmaya başlamıştı. İngiltere Başbakanı Lloyd
George Yunan temsilcilere hitaben “Hiçbir
şeyi şansa bırakmayın, başarısızlığınız Türkleri ele avuca sığmaz duruma
getirir” diyerek Anadolu’da bir kez daha Yunan saldırısının fitilini
ateşlemiş oldu. 19 Mart 1921 günü Küçük Asya Ordusu başkomutanı General
Papoulas 23 Marttan itibaren saldırıların başlayacağını hükümetine bildirdi.
Aynı gün Yunan Kralı Konstantinos’da bir bildiri yayınlayarak; Anadolu’da ki
Hıristiyan halkın orduya katılmalarını talep etti.
23
Mart günü saldırıya geçen Yunan birlikleri aynı gün Yenişehir’i üçüncü kez
işgal etmiş oldu. O gün Pliziyotis’in
günlüğünde yazdıklarına göre kendisinin 10. Tümen’de savaşmakta olduğunu
anlayabiliyoruz. General Leonardopulas komutasındaki bu tümen Müslümsölöz ve
Burcun köylerinde bulunan hazırlık mevzilerinden harekete geçtiler. Bünyesinde
Kral Konstantinos buyruğuna uyan 200 kişilik Rum ve Ermeni çeteleri de
barındıran tümen geçtikleri köyleri yakarak talan ederek saat 14 gibi
Yenişehir’e vardılar.[22] Pliziyotis
bu günü günlüğünde şu şekilde ifade etmektedir.
23 Mart 1921: …Köylerden geçiyoruz. Bayırköy, sonra
Kapıcılar ki yanıyor, sonra Yuğurdere, bu da yanıyor. Aşağıda bir başka köy, o
da yanıyor! …Önümüzde tüfek sesleri, zaman zaman da top sesleri duyuluyor.
Akşamüstü Yenişehir'i geçmiştik.
Yunan
ordusunun tüm hatlarıyla saldırısı karşısında çok fazla zayiat verileceği
endişesi ile geri mevzilere çekilip toparlanma emri alan Türk kuvvetleri karşısında
ilerlemesine devam eden Yunan Ordusu saldırıları 24 Mart günü daha da yoğunluk
kazanmaya başlamıştı.. İnönü mevzilerine doğru çekilişlerini düzenli bir
şekilde yapan Türk Ordusu karşısında Yunan Ordusu ilerlenmesine devam ederek
Bilecik’i işgal etmek planlarıyla Köprühisar Köyüne giriş yaptılar. Köprühisar’da
bulunan Türk birliklerinin direnişi ile karşılaşan Yunan Ordusu burada epeyce
bir zayiata maruz kaldı. Pliziyotis o gün yaşananlar hakkında günlüğüne şunları
yazıyor;
24 Mart 1921: …Köprühisara yeni varmıştık ki, Türk
topları başladı. …Bizim, topçularımız karşılık verdi. Yanlardaki boş köyler
yanıyor! …Karşımızda bir köy yanıyor. Yanımızdan bir süre önce 27. Alay geçti.
Tüm yük araçları tavuk, yumurta, peynir ve bir köy yanmadan önce ne ihtiva
ediyorsa, onunla yüklüydüler!
Yenişehir’in
üçüncü kez düşman işgaline ait tarih olan 23 Mart 1921 tarihinin ardından 4
Nisan’da Türk Ordusunun Yenişehir’e girmesiyle 13 gün boyunca yaşanan bir zulüm
daha sona ermişti. Fakat ne var ki Yunan Birlikleri bu kez Yenişehir’i
boşaltırken çevrede de büyük zulümler yaptılar. Kasabanın çarşısını tümüyle
ateşe veren Yunan birlikleri, çevre köy ve çiftliklerde de büyük mal ve can
yitimlerine yol açmışlardı.
Pliziyotis’in
savaş boyunca günlüğüne yazdıklarında Yenişehir’e ait olan bölümler burada
noktalanıyor. Savaş sonunda Yunan Ordusu ile birlikte Yunanistan’a giden ve
daha sonra yazdığı bu günlüğü kitap olarak düzenleyip yazan Pliziyotis
muhtemelen başka bir birliğe geçiyor. Pliziyotis’in günlüğü bizlere
Yenişehir’in Yunan Ordusu tarafından beş kez işgal edilişinde ki ilk üç işgal
ile ilgili çarpıcı bilgiler vermektedir. Yenişehir bölgesinde yaşanan zulümleri
Yunan Ordusunda bulunan bir askerin gözüyle bakmamızı sağlayıp o dönem yaşanan
bir takım olaylara da ışık tutmakta yardımcı olmaktadır.
Yoksul
ve yenik düşmüş olsak dahi Türk milletinin özgürlük ve hürriyeti için
harcayacağı çaba ancak kanının son damlası zayi olduğunda son bulur. Bu millet
ancak külleri kalsa dahi küllerinden yeniden doğabilecek bir millettir. Bunu en
net olarak hürriyetimizin sınavını verdiğimiz Milli Mücadele İstiklâl Harbinde
ortaya koyduk. Öylesine şanlı bir savaş olan istiklâl Harbimizde şehit düşmüş
tüm vatan evletlarının ruhları şad olsun. Şehitlerimizle, Gazilerimizle, cephe
gerisindeki vatan evlatlarımızla bu millet size minnettardır.
[1]
Yunan Tarihçiliğinin Gözüyle Anadolu Harekatı, Nilüfer Erdem, İstanbul
Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Doktora Tezi,
İstanbul – 2009, s.233
[2]
Yunan Tarihçiliğinin Gözüyle Anadolu Harekatı, Nilüfer Erdem, İstanbul
Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Doktora Tezi,
İstanbul – 2009, s.234
[3]
Çılgın Yunanlılar Birinci Kitap “Yunan Düşü” Mayıs 1919-Nisan 1921, Murat
KÖYLÜ, s.356
[4]
Yunan Tarihçiliği Gözüyle Anadolu Harekatı 1919-1923, Nilüfer ERDEM, Derlem
Yay. Ekim 2010, s.320
[5]
Kurtuluş Savaşı’nda Bursa, Yılmaz AKKILIÇ, Nilüfer Akkılıç Kütüphanesi Yay.,
Bursa 2008, İkinci kitap, s.448.
[6]
Lozan Barış Konferansı Tutanaklar - Belgeler, Seha L. Mreay
[7]
Yunan Tarihçiliği Gözüyle Anadolu Harekatı 1919-1923, Nilüfer ERDEM, Derlem
Yay. Ekim 2010, s.320.1
[8]
Kurtuluş Savaşı’nda Bursa, Yılmaz AKKILIÇ, Nilüfer Akkılıç Kütüphanesi Yay.,
Bursa 2008, İkinci kitap, s.781.
[9]
Kurtuluş Savaşı’nda Bursa, Yılmaz AKKILIÇ, Nilüfer Akkılıç Kütüphanesi Yay.,
Bursa 2008, İkinci kitap, s.450.
[10]
Moloh;
insanlardan kendilerini kurban etmelerini isteyen eski semit tannsıdır.
Yunanca'da, "savaşın Moloh'una kurban edilmek" deyimi bulunmaktadır.
[11]
Kurtuluş Savaşı’nda Bursa, Yılmaz AKKILIÇ, Nilüfer Akkılıç Kütüphanesi Yay.,
Bursa 2008, İkinci kitap, s.450.
[12]
ATASE arşiv, Belge 2391
[13]
T.B.M.M. 9 Kasım 1920 tarihli doksan altıncı içtiması, s.316
[14]
Kurtuluş Savaşı’nda Bursa, Yılmaz AKKILIÇ, Nilüfer Akkılıç Kütüphanesi Yay.,
Bursa 2008, İkinci kitap, s.462.
[15]
Anadolu İhtilâli, Sabahattin SELEK, Ankara 1999, c.2, s.194.
[16]
Türk
İstiklal Harbi, II nci Cilt, Batı Cephesi, 3 ncü Kısım, Genelkurmay Askeri
Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı yay., Ankara, 1999, s. 159.
[17]
T.B.M.M. 8 Ocak 1921 tarihli oturum tutanakları, s.228
[18]
Askeri ve Siyasi Yönleriyle Kazım Özalp, Ahmet KIZILIRMAK, Hacettepe
Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkıâp Tarşihi Enstitüsü, Doktora Tesi, Ankara
2012, s.115
[19]
Kurtuluş Savaşı’nda Bursa, Yılmaz AKKILIÇ, Nilüfer Akkılıç Kütüphanesi Yay.,
Bursa 2008, İkinci kitap, s.463.
[20]
Tarih Boyunca Söğüt ve Kültürü, Sempozyum Bildirimleri, Bilinmeyen Yönleriyle Türk Milli Mücadele
Tarihinde Birinci İnönü Muharebesi, Yrd. Doç. Dr. Taner BİLGİN, Aralık 2015,
s.29.
[21]
Kurtuluş Savaşı’nda Bursa, Yılmaz AKKILIÇ, Nilüfer Akkılıç Kütüphanesi Yay.,
Bursa 2008, İkinci kitap, s.465.
[22]
Bursa – Yenişehir 1301 – 2001, Özdemir Şarman, Bursa 2001, s.32
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder