YENİŞEHİR KİTAPLARI


Kişilerin yakın çevrelerinde olan olaylara karşı tutumu ile genel alanda meydana gelen olaylara bakış açılarında her zaman farklılıklar görülür. Özellikle yakın çevremizde yaşanan ya da yaşanmış olanlar daha da bir dikkatimizi çeker. Durum tarih konusunda da bu şekilden öte değildir. Birçoğumuz genel tarihi sıkıcı görürken söz konusu yakın çevremizin tarihi olduğu vakit konulara farklı bir ilgi ile yaklaşırız. Aslında bunun nedeni yerel tarihte kendimizden, ailemizden, bildik tanıdık çevremizden bir şeyler ile karşılaşmış olmamızdır.
Tarih bizim geçmişle aramızda bir köprü, geleceğe baktığımız da bir ufuktur aslında. Geçmişle olan köprülerimiz ne kadar sağlam kurulursa; geleceğe attığımız adımlarda o derece sağlam olur.
Her gün daha fazla göçe sahne olan yaşadığımız kentlerde özellikle son dönemlerde farklı kültür, farklı geçmişten gelen insanlar ile iç içe yaşamaya başladık. Bu aşamada tarihimize olan bağımızı kopardığımız takdirde geçmişteki ananemiz, kültürümüzün dejenerasyona uğraması kaçınılmaz bir durumdur. Geçmişimizi görebilmemizde gerek ailemiz, gerek mahallemiz gerek şehrimizden başlayan yerel tarihimizi bilmekten geçer.
Biz Türkler tarih yapmak kadar tarih yazmakta her ne kadar üst çıtalarda olmasak da son dönemlerde yapılan çalışmalar bu alanda umut vermektedir. Yenişehir yerel tarihini ortaya çıkması amacıyla on - on beş yıl öncesine kadar ciddi çalışmalar yapılmamış olmasına rağmen bugün bu alanda ki kaynak sayıları her geçen gün artmaktadır.
Yerel tarihin genel tarih ilmine bir basamak olduğunu düşünerek gelecekte daha detaylı araştırmalara girişecek olan araştırmacılar için ve kentini çevresini yakından tanımak isteyenler için Yenişehir konulu kitapların tanıtımını yapmak ve bir şehir kaynakçası oluşturabilmek açısından gelin Yenişehir için yazılan kitaplara göz atmaya çalışalım.
Yaşı 40'in üzerinde olan ve Yenişehir'de okuyan birçok öğrencinin o yıllar için tek Yenişehir kitabı olarak bildiği bir kitap. Yenişehirli öğretmenlerin 1961 yılında "Yakın Çevrenin İncelenmesi" konusunu kendilerine görev olarak üstlenmeleri ve o tarihte Yenişehir'de bulunan ilköğretim müfettişi M. Ekrem Taşkın'ın teşvikiyle başlar. 1963 yılında Öğretmenler Derneği yayınlarından 1 no'lu kitap olarak yayınlanır. 48 sayfadan ibaret olan "Yenişehir" kitabı İstanbul'da Sıralar Matbaasında 5.000 adet bastırılır ve ilçedeki tüm öğrenci ve halka satışı yapılır. Kitabın coğrafya metinlerini Sabri Günay, Mustafa Akıncı, Osman Yaşar, tarih metinlerini Macide Şarman, Özdemir Şarman, Arif Oruç, tarihi şahsiyetler metinlerini Piri Ateş, Fuat Cingil, tarihi eserler metinlerini Sadettin Semizoğlu, Halil Güler, Kamil Sezer, Gülsen Gençoğlu, komşu kasaba ve şehirlerle ilgili iktisadi ve zirai durum metinlerini Mustafa Efe, Mehmet Güler, Mehmet Erim, Milli Eğitim metinlerini Tahsin Bölüm, toplumsal hayat metinlerini Fuat Cingil, Arif Oruç, H. Hüseyin Şahin, foklar metinlerini Reha Dayal yazar. 55 yıl önce idealist öğretmenler tarafından hazırlanıp yayınlanan bu kitap uzun bir dönem Yenişehir hakkında tek kaynak kitap olma özelliğini taşır.
Yenişehir hakkında hazırlanıp basılan ilk kitaptan otuz iki sene sonra yine idealist emekli bir öğretmen olan Özdemir Şarman tarafından 1996 yılında yeni bir çalışma yayınlanır. Kendisini Yenişehir çalışmaları ile hatırlayacağımız Özdemir Şarman’ın “Tarihte Yenişehir” isimli kitabı Ata Ofset Matbaacılık'dan 124 sayfa olarak okuyucu ile buluşur. Bir tarihçi olmamasına rağmen gönlündeki Yenişehir sevgisini şehir araştırmalarına yönlendiren Şarman’ın bu kitabı ile yerel tarih araştırmaları da bir ivme kazanmış olur.
Özdemir Şarman’ın ikinci kitabı Osmanlı Devleti’nin kuruluşunun 700. yılı kapsamında 2001 yılında yayınlanır. Yayınlandığı dönem açısından yerel tarih bazında önemli derece de bir kaynak olarak kütüphanelerimize giren “Bursa Yenişehir 1301-2001” isimli bu kitap 115 sayfa olarak Minevra Ofset tarafından basılır.


2002 yılında Bursa araştırmaları ile adından çokça bahsettiren, Bursa tarihi dendiğinde adını mutlaka duyduğumuz Raif Kaplanoğlu tarafından hazırlanan “Yenişehir Köyleri” isimli kitap yayınlanır. Kaplanoğlu tarafından Eylül-2001 tarihinde yayınlanan “Bursa Ansiklopedisi I (Yer Adları)” isimli kitapta yer alan Yenişehir köylerinin tarihçelerinin bir araya toplanıp yayınlanması ile oluşan kitap merkezi Orhangazi’de olan Avrasya Etnografya Vakfı Yayınlarından 40 sayfa olarak çıkar. Yenişehir köylerinin tarihçesi için ciddi bir çalışmanın oluşturduğu kitap tam anlamıyla bir başucu eserdir.
2004 yılında aslen Osmaniye Köyü’nden olan Bursa Tapu Sicil Müdürlüğünden emekli olan 1915 doğumlu Hüseyin Kaplan tarafından hazırlanan “Hayatım ve Hatıralarım” isimli bir kitap özel ve sınırlı sayıda baskısı ile yayınlandı. 93 göçmeni muhacir bir ailenin Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı’nda yaşadıklarını konu  alan kitap döneminin Yenişehir’inde bilinmeyen birçok konuya da kaynak olabilecek niteliktedir. Yenişehir araştırmalarına gönül veren Ali Bilgiç tarafından yayına hazırlanan kitap 146 sayfadan oluşmaktadır.
2007 yılında ise Yenişehir kitaplığı üç eser birden kazanır. Yayınlanan ilk kitap gazeteciliğinin yanında fotoğraf sanatçılığı, roman ve öykü yazarlığında da adından bahsettiren Gürhan Adana’nın eseri olur. Kozan Ofset tarafından 218 sayfa olarak basılan “Yenişehir Günlüğü” isimli kitap da öyküsel bir dille ele alınan konular gözlem yeteneği üstün bir gazeteci tarafından yazılarak yakın tarihe ışık olacak önemli bir eser meydana getirilir.
2007 yılının ikinci kitabı Gazeteci ve tarihçi yazar Yılmaz Akkılıç tarafından hazırlanarak okuyucu ile buluşan “Bir Mühendisin Anıları – Mehmet Beysel” olur. 1927 doğumlu olan Mehmet Beysel’in hayatı ve hatıralarını konu alan kitap Cumhuriyetin ilk dönemlerindeki Yenişehir’i anlatması bakımından Yenişehir tarihine ışık tutmaktadır. Rota Ofset tarafından basılan kitap 252 sayfadan oluşmaktadır.
2007 yılının son kitabı Ekim ayında İlhan Aşkın tarafından yayınlanır. 1983 ve 1987 genel seçimlerinde Bursa milletvekili seçilen ve 1990’lar da bir süre Devlet Bakanlığı görevi de yapan İlhan Aşkın’ın hayatı ve hatıralarını konu alan “B. Yenişehir’den TBMM’ye, İlhan Aşkın – İlk Milletvekili ve Bakan” isimli kitap Güncel Yayıncılık tarafından 240 sayfa olarak basılıp okuyucuya sunulur. Aşkın ailesinin hatıraları ile Cumhuriyetin kuruluş yılları ve ilçenin siyasi hayatı hakkında olan anlatımları ile dönemine açıklık getiren kitap gerek anlatıları ve gerekse fotoğrafları ile şehir belleğinde yer almış olur.

2010 yılında Tarih Öğretmeni ve Araştırmacı – Yazar Salih Erol tarafından Akbıyık Köyü’nün 1844 yılına ait Temettuat
Defteri Osmanlı Türkçesinden çevrilerek günümüz Türkçesi ile yayınlandı. “Akbıyık Köyü 1844” ismi ile yayınlanan kitap Yenişehir Ata Matbaa tarafından 60 sayfa olarak basıldı. Köye ait Temettuat Defteri ile 1844 yılı Akbıyık Köyünü mercek altına alan kitapda Akbıyık Köyü hakkında da değerli bilgiler bulunmakta.
2010 yılında Bursa’da Aziz Elbas ve Ahmet Erdönmez Koordinatörlüğünde kurulan Bursa Araştırmaları Merkezi’nin Yenişehir’in Yarhisar, Çiçeközü, Akbıyık köylerine yaptıkları kültür gezisinin ardından yayınladıkları “Bursa Araştırmaları Merkezi Kültür Gezileri – Yarhisar, Çiçeközü, Akbıyık, Tekke Köyleri ve Yenişehir” isimli kitap Bursa Kültür A.Ş. tarafından okuyucu ile buluşturuldu. Gezi notlarından ve geziye ait fotoğraflardan oluşan kitap alanında uzman tarihçi ve arkeologlar tarafından
kaleme alınmış makalelerden oluşmakta. Bahsi geçen yörelerin tarihini irdeleyen kitap 104 sayfa olarak yayınlanmıştır.
2011 yılında Yenişehir’de kitaplaşma açısından tam bir zenginlik yaşandı. Kaymakamlık tarafından da ivme kazandırılan Yenişehir’in belleğinin oluşturulması çalışmaları kapsamında dört kitap yayınlanırken toplamda yedi kitap kent belleği kütüphanesinde yerini aldı.
2011’de yayınlanan ilk kitap; eski fotoğrafları iyi ve doğru bir şekilde okuyabilen, güçlü hafızası ile mekân ve bireyleri analiz edebilen Turgut Yüce tarafından yayınlandı. 70 yıla yakın bir Yenişehir tarihini arşivlere kazandıran “Yenişehir Belleği” isimli kitap Yenişehir İlçesi Merkez ve Köylerini Güzelleştirme Derneği Yayınları tarafından okuyucu ile buluşturuldu. Fotoğraf ve fotoğraflara ait anlatımlardan oluşan kitap 192 sayfa olarak yayınlandı. Çalışması ile yerel tarihe farklı bir soluk kazandıran Turgut Yüce’nin bu kitabı toplumun her kesimi tarafından beğeni ile okundu.
2011 yılının ikinci kitabı; Akademik çalışmaları ile de adından bahsettiren Salih Erol’dan geldi. “Hüdavendigâr Vilâyet Salnâmelerinde Yenişehir Kazası 1870-1927” ismi ile yayınlanan kitap da Yenişehir İlçesi Merkez ve Köylerini Güzelleştirme Derneği Yayınları tarafından 416 sayfa olarak basıldı. Bir dönem Yenişehir’e bağlı İznik ve Yarhisar nahiyelerini de kapsayan kitap 1870 yılı ile 1927 yılı arasında ki Yenişehir’e ışık tutması açısından oldukça değerli bilgiler barındırmakta.
2011 yılının üçüncü kitabı; yıllarını gazeteciliğe vermiş, Yenişehir tarihi gönüllüsü şair ve yazar Ali Bilgiç tarafından yayınlandı. Semih Ofset tarafından 96 sayfa olarak yayınlanan kitap yine Yenişehir İlçesi Merkez ve Köylerini Güzelleştirme Derneği Yayınları tarafından okuyucu ile buluşturuldu. “Yenişehir’in Efsanevi Din Adamı Yeşil Hoca” ismini taşıyan kitap 1859 doğumlu olan Yeşil Hoca olarak tanınan Muhammed Necati Simavi’nin hayatını konu almakta.
2011 yılında Yenişehir Kaymakamlığı aracılığı ile kurulan Yenişehir İlçesi Merkez ve Köylerini Güzelleştirme Derneği Yayınlarının son kitabı Öğretim Görevlisi Ülkü Küçükkurt tarafından yayınlandı. 144 sayfadan oluşan “Bursa’nın Yenişehir İlçesi Gökçesu-Barcın Köyünde Çeyiz Sandığı ve Çeyiz Sandığında Oyalar” isimli kitap Yenişehir’de Halk Bilimini aydınlatması adına kütüphanelerimizde yerini aldı. Öğretmen olan Gökçesu’lu bir anne ve yine öğretmen olan Barcın’lı bir babanın kızı olan Ülkü Küçükkurt Barcın ve Gökçesu Köylerine ait gelenek görenek ve el sanatlarının yaşatılması ve gelecek kuşaklara aktarılabilmesi adına önemli ve değerli bir eseri kütüphanelerimize kazandırmış oldu.
2011 yılında şehir belleğinin yayınlanan diğer bir kitabı Gazeteci – Yazar Gürhan Adana tarafından hazırlanan “Yenişehir Yazıtı” isimli kitap oldu. Star Ajans tarafından 224 sayfa olarak yayınlanan kitap da öyküsel bir dille ele alınan konular yerel tarih araştırmacılarına kaynak olacak değerde bilgiler barındırmakta. Gürhan Adana tarafından çeşitli tarihlerde gazetelerde yayınlanan gözlemci haberciliğe dayalı belgesel niteliğindeki haberlerden oluşan kitap içerik ve fotoğraflarıyla gayet doyurucu ve öykü tadıyla bir çırpıda okunuveren bir eser.
2011 yılının diğer bir kitabı yazdıklarıyla bir devre not düşen Osmaniye Köyü’nün çınarı merhum Hüseyin Kaplan’dan gelir. “Bursa – Yenişehir Osmaniye Köyü’nün Tarihçesi” isimli kitap Ali Bilgiç tarafından yayına hazırlanıp sınırlı sayıda özel baskı yapılır. 64 çift sayfadan oluşan kitap Osmanlı Türkçesi ve günümüz Türkçesi ile yayınlanır. Osmaniye Köyü’nün kuruluşu, tarihine, Kurtuluş Savaşı dönemine ve Cumhuriyet dönemine ait önemli bilgilerin yer aldığı kitap Yenişehir kitaplığında yer bulur.
2011 yılının son kitabı; Gün Medya Grup Gazete Matbaacılık tarafından sunulur. “Fotoğraflarla Yenişehir Tarihi” isimli kitap 96 sayfadan oluşurken Yenişehir’in çeşitli yerlerine ait bir zengin bir fotoğraf koleksiyonun okurlara sunmaktadır.
2014 yılı da tıpkı 2011 yılı gibi Yenişehir kitaplığı açısından verimli bir yıl oldu. 2014 de Yenişehir kitaplığı üç eser kazandı. 2014 yılında yayınlanan ilk kitap Tarihçi – Yazar Salih Erol’a ait. Erol 2014 yılının başlarında “Belgeler Işığında Koyunhisar Zaferi ve Aydoğdu Bey” isimli çalışmasını okuyucu ile buluşturdu. Osmanlı Devleti’nin tarih sahnesine çıkmasında önemli bir yeri olan Koyunhisar zaferi ve bu zaferde şehit düşen Osmangazi’nin yeğeni Aydoğdu Bey’i konu alan kitap belgeler ile ele alınarak değerlendirilmiş. 68 sayfadan oluşan bu kitap Koyunhisar Muhtarlığının desteği ile okuyucu ile buluşmuş.
2014 yılı 25 ve 27 Ekim tarihleri arasında Yenişehir Belediye başkanlığı tarafından organize edilen “Tarihten Günümüze Yenişehir Sempozyumu” şehir tarihi açısından oldukça verimli ve tatminkâr geçti. Sempozyum boyunca ele alınan tebliğler ve makalelerin oluşturduğu Sempozyum Bildiri Kitabı ise Uludağ Üniversitesi tarafından yayınlandı. 502 sayfadan oluşan kitap Yenişehir yerel tarihi, kültürü  ısından oldukça önemli bir kaynak niteliği taşımaktadır.

2014 yılının son kitabı Aralık ayında Gürhan Adana tarafından yayınlandı. Star Ajans’tan basılan 210 sayfadan oluşan kitap Adana’nın önceki kitapları gibi gazetelerde yayınlanmış haber seçmelerinden oluşmakta. “Yenişehir Defteri” ismini taşıyan kitap Adana’nın daha önce yayınlanmış kitapları ile aynı tarzda yazılmış. Gözlemci gazeteciliği ile konuları okuyucu sıkmadan öyküsel bir dille anlatan kitap tarihe de bahsettiği konularda not düşmekte.
2015 yılında yayınlanan kitap Yenişehir’in Çanakkale Kahramanı Müstecip Onbaşı’yı konu almakta. İsmail Bilgin tarafından kaleme alınan “Denizaltıyı Vuran Kahraman” olarak isimlendirilen kitap 78 sayfadan oluşmakta. Çocukların tarihi öğrenebilmesi açısından resimli öykü kitabı olarak hazırlanan kitap Erdem Çocuk Yayınları tarafından yayımlanmış.
Geçtiğimiz günlerde Yenişehirli Araştırmacı – Yazar Nurettin Baydur tarafından “İlk Başkentimiz Yenişehir ve Bursa” isimli kitap yayınlandı. Kitap elimize ulaşmadığı için içerik hakkında her hangi bir şey yazamadık. Uzun bir dönemdir çalışmalarından haberdar olduğumuz kitabı merakla beklediğimizi bildirmek isterim.
Bunlar Yenişehir hakkında basılı olan kitaplar. Bir de değinmemiz gereken kitap formatında olan emek harcanıp hazırlanan basılı olmayan kitaplar mevcut. Bunlardan ilki “Mollaoğlu Ali Üzüm’ün Hatıratı” isimli eser. 1884 ile 1955 yılları arasında yaşamış olan Ali Üzüm hatıratında Osmanlı Devleti’nin son dönemlerini ve Kurtuluş Savaşı dönemlerini ele almış. Özellikle Kurtuluş Savaşı ile ilgili verdiği bilgiler şehir tarihi için çok değerli. Geçmiş yıllarda Yenişehir Gazetesinde yazı dizisi olarak verilen eser Ali Bilgiç arşivinde yer almakta.
Diğer bir basılı olmayan kitap ise 1991 yılında dönemin kaymakamı Selçuk Botsalı talimatıyla İzmirli Sanat Tarihçi Ersal Yavi’ye hazırlattırılan “Bursa Yenişehir” isimli kitaptır. Çalışmasını tamamlayıp yayın aşamasına getiren Ersal Yavi’nin bu kitabı ne yazık ki yayınlanamadı. Yayın haklarını Ali Bilgiç’e devreden Ersal Yavi’nin bu eseride okuyucu ile buluşmayı beklemektedir.
Basılmayan diğer bir eser ise birçoğumuzun İngiliz Mehmet olarak bildiğiMehmet Göktekin tarafından hazırlanan “Osman Gazi ve Yenişehir” isimli kitaptır. 1900 doğumlu olan Mehmet Göktekin; 1970’li yıllarda gerek tarihe olan ilgisi gerekse de etrafının teşviki ile Yenişehir tarihi hakkında çalışmalara başlamış. İki cilt olarak hazırlanan kitap 1990-92 yılları arasında Ali Bilgiç tarafından baskıya hazırlanmış fakat varislerin anlaşamaması nedeniyle basılamamıştır.
2018 yılının Ocak ayında Sabancı Üniversitesin de Doktora tezini veren Fatma Melek Arıkan’ın İngilizce olarak hazırladığı “Periphery” in the Heartlands: Yenişehir ve İznik, 1863-1909” (Çeviri: Merkezdeki Çevre: Yenişehir ve İznik 1863-1909) isimli eser döneminin ilk kez okuyucusu ile buluşmuş birçok olayını içermesi açısından hem Türkçeye kazandırılmalı hem de şahsi görüşüm muhakkak ki basılı eser olarak yayınlanmalıdır.
Yenişehir’in kitaplaşma açısından ne kadar şanslı bir ilçe olduğu yukarıda değindiğimiz kitaplardan da anlaşılmakta. Bundan elli yıl kadar önce yazılı bir kaynağı bulunmayan Yenişehir’de bugün birçok kaynak kitap mevcut. Daha bunların içerisine 2008 yılı Ekiminde yayına başlayan 2011 Ağustosuna kadar yirmi dört sayı yayınlayan “Memleket Yenişehir” dergisini, 2003 yılı Haziranında Yenişehir özel sayısı olarak yayınlanan “Bursa Defteri” dergisini katmadık. Özellikle Sahipliğini, sorumlu ve yazı işleri müdürlüğünü Ayhan Alpoğuz’un yaptığı derginin içeriğinde yer alan makaleler Yenişehir kaynakçası için oldukça göz doldurur nitelikte.
Yalnız burada Ali Bilgiç tarafından Eylül 2009 tarihinden beridir yayınlanan Yenişehir e-gazeteden bahsetmeden geçebilmek mümkün değil. E-gazete olarak neredeyse 100. sayısına ulaşmak üzere olan aylık yayınlanan gazete olmaktan ziyade aslında tam bir Yenişehir Ansiklopedisi niteliğinde. Yenişehir araştırmacıları için ileride çok değerli bir eser niteliğini taşıyacağından kesinlikle eminim.
Tüm bu basılı veya basılı olmayan eserlerin yanında bir de burada değinilmesinde yarar bulduğum çalışma aşamasında olan eserlerdir.
Bu eserlerin en başında mazide kalan fotoğrafların çözümlenmesinde ki ustalığını hepimizin yakından bildiği Turgut Yüce’nin Yenişehir esnaf ve meslek dalları hakkında hazırladığı kitap var. Şu günlerde kitabın mizanpajını ben yapmaktayım. Kitabın en kısa zamanda okuyucu ile buluşacağını umuyorum.
Diğer bir çalışma ise Salih Erol’un Yenişehir Tarihi ile ilgili olarak hazırladığı derinlemesine bir çalışmanın eseri olacak kitap. Uludağ Üniversitesi öğretim görevlisi hemşehrimiz Prof Dr. Doğan Şenyüz hocamın teşvikleri ile hazırlanma aşamasında olan kitabı merak ile beklemekteyiz.
Diğer bir çalışma yine Salih Erol tarafından hazırlanan 19. Yüzyılın başlarında Yenişehir’de oldukça önemli bir şahsiyet olan Ethem Paşa konulu kitap. Bu kitabın da en kısa sürede okuyucu ile buluşmasını umarız.
Osman Gazi’nin kayınpederi olan Şeyh Edebali’nin bir sözü vardır bilirsiniz aslında; “Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın, nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın”. İşte bu yüzdendir tarihe olan gereksinimimiz.
Geçmişi unutmadan, gelecekte kim olduğumuzu bilerek yaşamak dileğimle…

İZMİR'İN İŞGALİ VE YENİŞEHİR ÇEVRESİNDEKİ PROTESTOLAR


Uzun yıllar boyu üç kıta da hüküm süren Osmanlı Devleti 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyıl başlarında toprak kaybetmeye başlayınca; Avrupa Devletleri nazarında “Hasta Adam” olarak adlandırılmaya başlanmıştı.
XX. yüzyılın başlarında Avrupa’da baş gösteren buhranlar, sömürge arayışları, ekonomik rekabetler, silahlanma yarışları ülkeleri adım adım bir cihan harbine doğru götürmekteydi. 1914’de çıkan harbe kısa zaman içerisinde Osmanlı Devleti de dâhil olmuş. İtilaf Devletleri olarak adlandırdığımız İngiltere, Rusya ve Fransa’ya savaş başladıktan sonra dâhil olan İtalya ve Yunanistan’a karşı savaştığımız Cihan harbinde İttifak devletleri olarak adlandırdığımız Almanya, Avusturya-Macaristan ve Bulgaristan’ın yanında savaşa giren Osmanlı devleti savaştan yenik olarak ayrıldı.
Cihan harbinde sonlara yaklaşıldığında Osmanlı Devleti’nin müttefikleri olan Almanya, Avusturya-Macaristan ve Bulgaristan savaşı daha fazla sürdüremeyecekleri kanısına kapılmışlardı. Önce Bulgaristan savaştan çekildiğini açıkladı. Bulgaristan’ı Almanya ve Avusturya-Macaristan takip etti. İstanbul Hükümeti İttihat ve Terakki Fırkası yönetimi yenilgiyi kabul etmiş olarak mütareke talebinde istemekteydiler.
30 Ekim 1918 günü imzalanan Mondros Mütarekesi hemen ertesi günü yürürlüğe alındı. 25 maddeden oluşan mütarekenin 7. maddesi ile bir tehdit karşısında stratejik noktaları işgal etme hakkının verilmesiyle tarihteki diğer antlaşmalara bakıldığında olağan bir durum değildi. Bu durum Osmanlı devletinin daha barış antlaşması bile beklenilmeden anlaşma devletlerince parçalanıp paylaşılacağının göstergesi olmuştu.
Nitekim Osmanlı Devletinin sahip olduğu topraklar savaş ganimeti olarak paylaşılmaya başlanmıştı. Mütarekenin henüz mürekkebi dahi kurumadan 13 Kasım 1918 günü İstanbul’a giren İtilaf devletleri denetimi ellerine geçirmeye başlamışlardı bile.
zmir'in işgaline tanıklık etmiş olan İtalyan asıllı ressm Vittoro'nun işgali anlatan tablosu.
İzmir'in işgaline tanıklık etmiş olan İtalyan asıllı ressm Vittoro'nun
işgali anlatan tablosu.
Yunanistan da savaşa girmesinin amacı olan ve savaşın kazanılmasından dolayı savaş ganimetini alma peşine düşmüştü. Yunanlıların gözü İzmir ve çevresindeydi. 1917 yılında yapılan gizli bir anlaşma ile İzmir ve çevresi İtalyanlara bırakılmıştı. Fakat geçen süreç içerisinde İngiliz ve Fransızlar bu anlaşmayı geçersiz saymışlardı.[1] Anadolu’da güçlenecek ve böylelikle Doğu Akdeniz’de söz sahibi olabilecek bir İtalya; İngiltere ve Fransa’nın yayılımcı politikaları için tehdit oluşturabilirdi. Oysaki bu tehdit geçmişten bu yana bölge için fantastik umutlar besleyen Yunanistan ile bertaraf edilebilirdi.
Ocak 1919 tarihinde gerçekleşen Paris Barış Konferansında Ermeni ve Rumlardan bulundukları bölgelerde çoğunluklarını ispatlamaları gerekliliği kabul edilince Yunan Devletinin İzmir İşgalinin önü tamamen açılmıştı. Yalan ve gerçek dışı beyanlar ile İzmir’de ki Rum nüfusu abartılmış İzmir’in Yunan ordusu tarafından işgaline usulsüz kılıflar bulunmuştu.
13 Mayıs 1919 tarihinde Midilli’ye kadar gelen Yunan Donanması 15 Mayıs 1919 günü sabahı İzmir şehrini işgal etmeye başladılar. İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal edilmesi ve işgal sırasında çıkan olaylar felaketin büyüklüğünü tüm ulusun hissetmesine sebep oldu. İzmir’in işgali tüm Anadolu’yu derin bir hüzne boğmuştu.
Anadolu halkı yıllar boyunca cepheden cepheye koşmuş, uzun yıllar boyunca vatan aşkı uğruna cepheye kan pompalamıştı. Anadolu’da şehidi, gazisi olamayan hane yok denecek kadardı. Uzun savaş yıllarının yorgunluğu Anadolu insanının sırtında onu fakirliğe sevk ederken; cihana nam salmış, yıllar boyu uçsuz bucaksız topraklarda hüküm süren Osmanlı Devleti yerine Anadolu’da sıkışıp kalmış bir ulus kalmıştı. Halk kelimenin tam anlamı ile bitkin, gelecekten tamamen ümitsiz, yoksul ve bitap haldeydi.
İzmir’in işgali Anadolu’nun hemen her yerine 15 Mayıs sabahı İzmir Redd-i İlhak Heyeti’nin çektiği telgraflarla duyurulmuştu;
“İşgal başladı. İzmir ve mülhakatı ayakta ve heyecandadır. İzmir son ve tarihi gününü yaşıyor. Son ümidimiz milletimizin göstereceği mukavemete bağlıdır. Mitingler yaparak, telgraflarla her yere başvurunuz. Vatan ordusuna iltihaka hazırlanınız. Vekâr ve sükûnetinizi muhafaza ederek, kimsenin incinmemesine dikkat edilmelidir…”[2]
Mütarekenin ardından özellikle İstanbul basınına uygulanan sert sansürler nedeniyle olup bitenden pek fazla haber alamayan halkın yaşananlardan haber alabilmesi özellikle gönderilen bu tür telgraflar sayesinde olmaktaydı.
 İzmir'in İşgali 15 Mayıs 1919
İşgalin haberini alan Anadolu halkı derin bir hüzne bürünmüş kasabalarda, köylerde meydanlara akın etmeye başlamıştı. Eşraftan ileri gelenler nutuklar verirken, halk yaşananları protesto ediyordu.
İzmir’de Anadolu Gazetesinin matbaasında[3] toplanan Redd-i İlhak Heyeti mensupları 16 Mayıs sabahına dek İzmir’de yaşanan olayları Anadolu’ya aktarmak için telgraf çekmeye devam etmekteydiler.[4] Anadolu’nun içlerine ulaşan her haber yürekleri dağlarken bir taraftan da milli mücadelenin meşalesini ateşlemekteydi. İzmir’in Yunanlıların kontrolüne geçmesi yorgun, bitkin ve çaresiz halkın silkelenmesine sebep olmuştu. O güne kadar yıllardır süren savaşların yorgunluğunun yanında, yokluk ve sefaletle mücadele eden, yaşanan siyasal çatışmalardan dolayı huzursuzluğu daha da artan halk duyarlılığını bir hayli yitirmişti. İzmir’in Yunanlılar tarafından işgali ise halkın kendisine gelmesinde çok önemli bir rol oynamıştı.
Türk halkını yediden yetmişe yasa boğan İzmir’in işgali acı, öfke ve nefretle karşılanmış, memleket adeta matemhane yerine dönmüştü.[5]Anadolu’nun hemen her yerinden İstanbul’da bulunan Sadaret Makamı’na ve İtilâf Devletleri temsilciliklerine protesto telgrafları yağıyor, birçok nokta da mitingler düzenleniyordu.
Yaşanan teessür ve bu teessürden kaynaklanan protestolar bölgemizde de işgalin hemen ertesi günü kendisini göstermeye başladı.
16 Mayıs günü o gün için Ertuğrul Sancağının bir kazası olan Yenişehir’den Sadaret Makamı’na çekilen ve “Umum Ahali Namına Elli imza” olarak gönderilen bir telgrafta şu ifadeler yer alıyordu:
“ Yunan kuvvetinin İzmir’imize gelmesi bütün Müslümanları kalbinden vuran bir kara haberdir. Biz adalete, hak ve adaleti vaad eden büyük devletlere güvenerek, insan ve millet olduğumuzu bilerek akıbeti gözlüyor idik. İzmir vilayetinin çoğu Müslüman ve Türk’tür. Bizler de ücra bir köseden, et tırnaktan ayrılmaz diye feryad edecek kadar kendimizi İzmir’le alâkadar görüyoruz. Metin ve sabırlı milletlere karşı merhametkâr olan büyük devletlerin siz temsilcilerine müracaat ediyor, hak ve adaleti sabır ve sükûnetle gözlüyoruz. Büyük çoğunluğu Türk olan İzmir’in Yunanlılar tarafından işgali, bütün Türkleri haksızca boğazlamak demektir. Yürekten kopan bu protestomuzun büyük ve adaletli hükümetlerin insaf nazarı ve merhametlerine arz edilmesini rica eyleriz”[6]
İşgale karşı yurtta yapılan mitinglerden
Aynı gün komşu kasaba İnegöl’den de işgali protesto amacıyla Belediye Azası Mustafa ve Belediye Reisi Osman imzası ile de Amerika, İngiliz, İtalya ve Fransız siyasi temsilciliklerine bir telgraf gönderilir;
“Amerika, İtalya, İngiliz, Fransız Siyasi Temsilcilerine:
İzmir’in Yunan askeri tarafından işgali, İnegöl halkını heyecanlandırmış ve bunu protesto etmek üzere büyük bir miting akd olunmuştur. İtilaf Devletlerinin adalet ve hakkaniyete emin olan halk böyle kabul edilmesi mümkün olmayan bir kararın düzeltilmesini İtilaf Devletleri mümessillerinin insaniyetinden bekliyoruz. Çoğunluk nüfusunun hukukunun teslim edileceği ve korunacağı kanaatindeyiz.”
Belediye Azası Mustafa, İnegöl Belediye Reisi Osman[7]
İşgalden üç gün sonra 18 Mayıs günü Bursa’da büyük bir miting tertiplendi.[8] Tophane’de gerçekleştirilen mitingde siyah bayraklar ile İzmir işgali protesto edildi.  Bursa mitingi ile aynı gün İnegöl’de beş bin kişinin katıldığı bir miting yapıldı.[9]
Bursa ve İnegöl’de tertiplenen mitinglerden bir gün sonra Yenişehir’de de toplanan halkın bir miting düzenlediğini Yenişehir’den Sadaret Makamı’na gönderilen 19 Mayıs tarihli telgraftan anlamaktayız. Yenişehir’de yapılan protesto mitinginin ardından Belediye Reisi Mehmet Tevfik, Yenişehir Kazası Müftüsü Hüsnü; ulemâdan Abdullah, Ahmet, İbrahim, Mehmet, Faik, Mustafa Şevki, Hamdi; eşraftan Tevfik, Mustafa, Ethem Paşa, Ahmet Müstak, Hamdi, Mehmet, Hacı Mustafa, Saffet imzalı telgrafta otuzüç bin İslam nüfusuna sahip Yenişehir halkının protestosu dile getirilir.
“Sevgili İzmir’e ve İslâm diyarına karsı hükümet ve bir nazar-ı hırs-ı sedîd-i bulunan (şiddetli öfke duyulan) Yunan işgalinin ref’i (kaldırılması), Hükümet-i Mutlakaya istinaden muhafaza-i himayekârîlerine alınması istirhamına dair vakar, haysiyet ve sükûneti muhafaza etmek suretiyle Yenişehir kaza ve kura ve kasabada müctemî (toplanmıs olan) ulema, eşraf ve mu’teberan (ileri gelenler) ve eimme (imamlar) ve huteba (hatipler) ve umum ahali tarafından gösterilen galeyan ve heyecanda tezahürat-ı fevkâlade neticesinde otuz üç bin İslâm nüfus namına heyecan âmiz (heyecan verici) telgrafla bugün de Düvel-i Mu’telife ve Mu’azzama Mümessil-i Siyasîlerine protestonâmeler kesîde kılındıgından (çekildiğinden), haysiyet-i milliyemizi muhafaza ve teskin edecek tesebbüsât ve muvaffakıyât-ı celîle-i fehîmâneleri temenniyâtıyla is’ar-ı bahîresine şiddetle muntazırız, ferman.”[10]
İzmir’in işgali sonucunda özellikle Ermeni ve Rum tehlikesine karşı Anadolu’da direniş fikri uyanmış, ülkenin batısında ve başkent İstanbul’da kamuoyunun harekete geçmesi kolaylaşmıştı.[11] Ülkenin her köşesinde protestolar yapılırken İstanbul basını da sansür kalkanını İzmir haberleri ile aşmaya başlamıştı. Hemen her gazete İzmir’de yaşayan Müslüman, rum ve ermeni nüfuslarını manşetlerine taşıyarak İzmir’in işgalinin uluslar arası hukuka uymadığını beyan etmekteydi. İşgalin ertesi günü 16 Mayıs’ta İstanbul Hükümeti tarafından görevlendirilerek Samsuna hareket eden Mustafa Kemal Paşa 19 Mayıs günü Samsun’a varmasının ardından Milli Mücadele’yi başlatmış oldu.




[1] İzmir’in İşgalini Protesto Amacıyla İstanbul’da Düzenlenen Mitinglerin Türk Romanındaki Yankıları, Gökay DURMUŞ, Südat Dergi, Bahar 2017 Sayısı, s. 163
[2] Türk İstiklâl Harbi (Batı Cephesi 15 Mayıs – 4 Eylül 1919), Cilt: 2, Kısım: 1, Genel Kurmay Harp Dairesi Resmi Yayını, Ankara, S. 63
[3] Milli Mücadele, Ulusal Kurtuluş Savaşı, Sebahattin SELEK, Örgün Yayınlar, 1. Cilt,  s.154, 155
[4] Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Zeki SARIHAN, I. Cilt, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1993, s.243
[5] Milli Mücadele’de Bilecik Yöresi, Zeliha KOCA, Dumlupınar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Kütahya-2010, s.29.
[6] İşgal ve Protesto, İzmir’in İşgali İle İlgili Protesto Telgrafları 15 Mayıs 1919 – 30 temmuz 1919, Haluk SELVİ, Değişim Yayınları, İstanbul 2007, s. 161.
[7] Hadisat Gazetesi’ne Göre Milli Mücadelenin Başlangıç Devresi, İbrahim EĞİLMEZ, Sakarya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Mayıs 2006, s.141.
[8] Kurtuluş Savaşı’nda Bursa, Yılmaz AKKILIÇ, Akkılıç Kütüphanesi Yayınları, Bursa 2008, Birinci Kitap s. 49
[9] Bursa Defteri Dergisi, Sayı: 7, Eylül 2000, Yılmaz Akkılıç Panel Konuşması Metni, s. 19
[10] İşgal ve Protesto, İzmir’in İşgali İle İlgili Protesto Telgrafları 15 Mayıs 1919 – 30 temmuz 1919, Haluk SELVİ, Değişim Yayınları, İstanbul 2007, s. 161.
[11] Eric Jan Zürcher, Millî Mücadelede İttihatçılık, Birinci Basım, Çeviren: Nüzhet Salihoğlu, Bağlam Yayınları, İstanbul 1987, s.198