Uzun yıllar boyu üç kıta da hüküm süren Osmanlı
Devleti 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyıl başlarında toprak kaybetmeye
başlayınca; Avrupa Devletleri nazarında “Hasta Adam” olarak adlandırılmaya
başlanmıştı.
XX. yüzyılın başlarında Avrupa’da baş gösteren buhranlar,
sömürge arayışları, ekonomik rekabetler, silahlanma yarışları ülkeleri adım
adım bir cihan harbine doğru götürmekteydi. 1914’de çıkan harbe kısa zaman
içerisinde Osmanlı Devleti de dâhil olmuş. İtilaf Devletleri olarak
adlandırdığımız İngiltere, Rusya ve Fransa’ya savaş başladıktan sonra dâhil
olan İtalya ve Yunanistan’a karşı savaştığımız Cihan harbinde İttifak
devletleri olarak adlandırdığımız Almanya, Avusturya-Macaristan ve
Bulgaristan’ın yanında savaşa giren Osmanlı devleti savaştan yenik olarak
ayrıldı.
Cihan
harbinde sonlara yaklaşıldığında Osmanlı Devleti’nin müttefikleri olan Almanya,
Avusturya-Macaristan ve Bulgaristan savaşı daha fazla sürdüremeyecekleri
kanısına kapılmışlardı. Önce Bulgaristan savaştan çekildiğini açıkladı.
Bulgaristan’ı Almanya ve Avusturya-Macaristan takip etti. İstanbul Hükümeti
İttihat ve Terakki Fırkası yönetimi yenilgiyi kabul etmiş olarak mütareke
talebinde istemekteydiler.
30
Ekim 1918 günü imzalanan Mondros Mütarekesi hemen ertesi günü yürürlüğe alındı.
25 maddeden oluşan mütarekenin 7. maddesi ile bir tehdit karşısında stratejik noktaları işgal etme
hakkının verilmesiyle tarihteki diğer antlaşmalara bakıldığında olağan bir
durum değildi. Bu durum Osmanlı devletinin daha barış antlaşması bile
beklenilmeden anlaşma devletlerince parçalanıp paylaşılacağının göstergesi
olmuştu.
Nitekim Osmanlı Devletinin sahip olduğu
topraklar savaş ganimeti olarak paylaşılmaya başlanmıştı. Mütarekenin henüz
mürekkebi dahi kurumadan 13 Kasım 1918 günü İstanbul’a giren İtilaf devletleri
denetimi ellerine geçirmeye başlamışlardı bile.
İzmir'in işgaline tanıklık etmiş olan İtalyan asıllı ressm Vittoro'nun işgali anlatan tablosu. |
Yunanistan da savaşa girmesinin amacı olan ve
savaşın kazanılmasından dolayı savaş ganimetini alma peşine düşmüştü.
Yunanlıların gözü İzmir ve çevresindeydi. 1917 yılında yapılan gizli bir
anlaşma ile İzmir ve çevresi İtalyanlara bırakılmıştı. Fakat geçen süreç
içerisinde İngiliz ve Fransızlar bu anlaşmayı geçersiz saymışlardı.[1]
Anadolu’da güçlenecek ve böylelikle Doğu Akdeniz’de söz sahibi olabilecek bir
İtalya; İngiltere ve Fransa’nın yayılımcı politikaları için tehdit
oluşturabilirdi. Oysaki bu tehdit geçmişten bu yana bölge için fantastik
umutlar besleyen Yunanistan ile bertaraf edilebilirdi.
Ocak 1919 tarihinde gerçekleşen Paris Barış
Konferansında Ermeni ve Rumlardan bulundukları bölgelerde çoğunluklarını
ispatlamaları gerekliliği kabul edilince Yunan Devletinin İzmir İşgalinin önü
tamamen açılmıştı. Yalan ve gerçek dışı beyanlar ile İzmir’de ki Rum nüfusu
abartılmış İzmir’in Yunan ordusu tarafından işgaline usulsüz kılıflar
bulunmuştu.
13
Mayıs 1919 tarihinde Midilli’ye kadar gelen Yunan Donanması 15 Mayıs 1919 günü
sabahı İzmir şehrini işgal etmeye başladılar. İzmir’in Yunanlılar tarafından
işgal edilmesi ve işgal sırasında çıkan olaylar felaketin büyüklüğünü tüm
ulusun hissetmesine sebep oldu. İzmir’in işgali tüm Anadolu’yu derin bir hüzne
boğmuştu.
Anadolu
halkı yıllar boyunca cepheden cepheye koşmuş, uzun yıllar boyunca vatan aşkı
uğruna cepheye kan pompalamıştı. Anadolu’da şehidi, gazisi olamayan hane yok
denecek kadardı. Uzun savaş yıllarının yorgunluğu Anadolu insanının sırtında
onu fakirliğe sevk ederken; cihana nam salmış, yıllar boyu uçsuz bucaksız
topraklarda hüküm süren Osmanlı Devleti yerine Anadolu’da sıkışıp kalmış bir
ulus kalmıştı. Halk kelimenin tam anlamı ile bitkin, gelecekten tamamen ümitsiz,
yoksul ve bitap haldeydi.
İzmir’in
işgali Anadolu’nun hemen her yerine 15 Mayıs sabahı İzmir Redd-i İlhak
Heyeti’nin çektiği telgraflarla duyurulmuştu;
“İşgal başladı.
İzmir ve mülhakatı ayakta ve heyecandadır. İzmir son ve tarihi gününü yaşıyor.
Son ümidimiz milletimizin göstereceği mukavemete bağlıdır. Mitingler yaparak,
telgraflarla her yere başvurunuz. Vatan ordusuna iltihaka hazırlanınız. Vekâr
ve sükûnetinizi muhafaza ederek, kimsenin incinmemesine dikkat edilmelidir…”[2]
Mütarekenin
ardından özellikle İstanbul basınına uygulanan sert sansürler nedeniyle olup
bitenden pek fazla haber alamayan halkın yaşananlardan haber alabilmesi
özellikle gönderilen bu tür telgraflar sayesinde olmaktaydı.
İzmir'in İşgali 15 Mayıs 1919 |
İzmir’de
Anadolu Gazetesinin matbaasında[3]
toplanan Redd-i İlhak Heyeti mensupları 16 Mayıs sabahına dek İzmir’de yaşanan
olayları Anadolu’ya aktarmak için telgraf çekmeye devam etmekteydiler.[4] Anadolu’nun
içlerine ulaşan her haber yürekleri dağlarken bir taraftan da milli mücadelenin
meşalesini ateşlemekteydi. İzmir’in Yunanlıların kontrolüne geçmesi yorgun,
bitkin ve çaresiz halkın silkelenmesine sebep olmuştu. O güne kadar yıllardır
süren savaşların yorgunluğunun yanında, yokluk ve sefaletle mücadele eden,
yaşanan siyasal çatışmalardan dolayı huzursuzluğu daha da artan halk
duyarlılığını bir hayli yitirmişti. İzmir’in Yunanlılar tarafından işgali ise
halkın kendisine gelmesinde çok önemli bir rol oynamıştı.
Türk
halkını yediden yetmişe yasa boğan İzmir’in işgali acı, öfke ve nefretle
karşılanmış, memleket adeta matemhane yerine dönmüştü.[5]Anadolu’nun
hemen her yerinden İstanbul’da bulunan Sadaret Makamı’na ve İtilâf Devletleri
temsilciliklerine protesto telgrafları yağıyor, birçok nokta da mitingler
düzenleniyordu.
Yaşanan
teessür ve bu teessürden kaynaklanan protestolar bölgemizde de işgalin hemen
ertesi günü kendisini göstermeye başladı.
16
Mayıs günü o gün için Ertuğrul Sancağının bir kazası olan Yenişehir’den Sadaret
Makamı’na çekilen ve “Umum Ahali Namına Elli imza” olarak gönderilen bir
telgrafta şu ifadeler yer alıyordu:
“ Yunan
kuvvetinin İzmir’imize gelmesi bütün Müslümanları kalbinden vuran bir kara
haberdir. Biz adalete, hak ve adaleti vaad eden büyük devletlere güvenerek,
insan ve millet olduğumuzu bilerek akıbeti gözlüyor idik. İzmir vilayetinin
çoğu Müslüman ve Türk’tür. Bizler de ücra bir köseden, et tırnaktan ayrılmaz
diye feryad edecek kadar kendimizi İzmir’le alâkadar görüyoruz. Metin ve
sabırlı milletlere karşı merhametkâr olan büyük devletlerin siz temsilcilerine
müracaat ediyor, hak ve adaleti sabır ve sükûnetle gözlüyoruz. Büyük çoğunluğu
Türk olan İzmir’in Yunanlılar tarafından işgali, bütün Türkleri haksızca
boğazlamak demektir. Yürekten kopan bu protestomuzun büyük ve adaletli
hükümetlerin insaf nazarı ve merhametlerine arz edilmesini rica eyleriz”[6]
İşgale karşı yurtta yapılan mitinglerden |
“Amerika,
İtalya, İngiliz, Fransız Siyasi Temsilcilerine:
İzmir’in Yunan
askeri tarafından işgali, İnegöl halkını heyecanlandırmış ve bunu protesto
etmek üzere büyük bir miting akd olunmuştur. İtilaf Devletlerinin adalet ve
hakkaniyete emin olan halk böyle kabul edilmesi mümkün olmayan bir kararın
düzeltilmesini İtilaf Devletleri mümessillerinin insaniyetinden bekliyoruz.
Çoğunluk nüfusunun hukukunun teslim edileceği ve korunacağı kanaatindeyiz.”
Belediye Azası
Mustafa, İnegöl Belediye Reisi Osman[7]
İşgalden
üç gün sonra 18 Mayıs günü Bursa’da büyük bir miting tertiplendi.[8]
Tophane’de gerçekleştirilen mitingde siyah bayraklar ile İzmir işgali protesto
edildi. Bursa mitingi ile aynı gün
İnegöl’de beş bin kişinin katıldığı bir miting yapıldı.[9]
Bursa
ve İnegöl’de tertiplenen mitinglerden bir gün sonra Yenişehir’de de toplanan
halkın bir miting düzenlediğini Yenişehir’den Sadaret Makamı’na gönderilen 19
Mayıs tarihli telgraftan anlamaktayız. Yenişehir’de yapılan protesto mitinginin
ardından Belediye Reisi Mehmet Tevfik, Yenişehir Kazası Müftüsü Hüsnü; ulemâdan
Abdullah, Ahmet, İbrahim, Mehmet, Faik, Mustafa Şevki, Hamdi; eşraftan Tevfik,
Mustafa, Ethem Paşa, Ahmet Müstak, Hamdi, Mehmet, Hacı Mustafa, Saffet imzalı
telgrafta otuzüç bin İslam nüfusuna sahip Yenişehir halkının protestosu dile
getirilir.
“Sevgili İzmir’e
ve İslâm diyarına karsı hükümet ve bir nazar-ı hırs-ı sedîd-i bulunan (şiddetli
öfke duyulan) Yunan işgalinin ref’i (kaldırılması), Hükümet-i Mutlakaya
istinaden muhafaza-i himayekârîlerine alınması istirhamına dair vakar, haysiyet
ve sükûneti muhafaza etmek suretiyle Yenişehir kaza ve kura ve kasabada müctemî
(toplanmıs olan) ulema, eşraf ve mu’teberan (ileri gelenler) ve eimme (imamlar)
ve huteba (hatipler) ve umum ahali tarafından gösterilen galeyan ve heyecanda
tezahürat-ı fevkâlade neticesinde otuz üç bin İslâm nüfus namına heyecan âmiz
(heyecan verici) telgrafla bugün de Düvel-i Mu’telife ve Mu’azzama Mümessil-i
Siyasîlerine protestonâmeler kesîde kılındıgından (çekildiğinden), haysiyet-i
milliyemizi muhafaza ve teskin edecek tesebbüsât ve muvaffakıyât-ı celîle-i
fehîmâneleri temenniyâtıyla is’ar-ı bahîresine şiddetle muntazırız, ferman.”[10]
İzmir’in
işgali sonucunda özellikle Ermeni ve Rum tehlikesine karşı Anadolu’da direniş
fikri uyanmış, ülkenin batısında ve başkent İstanbul’da kamuoyunun harekete
geçmesi kolaylaşmıştı.[11]
Ülkenin her köşesinde protestolar yapılırken İstanbul basını da sansür
kalkanını İzmir haberleri ile aşmaya başlamıştı. Hemen her gazete İzmir’de
yaşayan Müslüman, rum ve ermeni nüfuslarını manşetlerine taşıyarak İzmir’in
işgalinin uluslar arası hukuka uymadığını beyan etmekteydi. İşgalin ertesi günü
16 Mayıs’ta İstanbul Hükümeti tarafından görevlendirilerek Samsuna hareket eden
Mustafa Kemal Paşa 19 Mayıs günü Samsun’a varmasının ardından Milli Mücadele’yi
başlatmış oldu.
[1]
İzmir’in İşgalini Protesto Amacıyla İstanbul’da Düzenlenen Mitinglerin Türk
Romanındaki Yankıları, Gökay DURMUŞ, Südat Dergi, Bahar 2017 Sayısı, s. 163
[2]
Türk İstiklâl Harbi (Batı Cephesi 15 Mayıs – 4 Eylül 1919), Cilt: 2, Kısım: 1,
Genel Kurmay Harp Dairesi Resmi Yayını, Ankara, S. 63
[3]
Milli Mücadele, Ulusal Kurtuluş Savaşı, Sebahattin SELEK, Örgün Yayınlar, 1.
Cilt, s.154, 155
[4]
Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Zeki SARIHAN, I. Cilt, Türk Tarih Kurumu Basımevi,
Ankara 1993, s.243
[5]
Milli Mücadele’de Bilecik Yöresi, Zeliha KOCA, Dumlupınar Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Kütahya-2010, s.29.
[6]
İşgal ve Protesto, İzmir’in İşgali İle İlgili Protesto Telgrafları 15 Mayıs
1919 – 30 temmuz 1919, Haluk SELVİ, Değişim Yayınları, İstanbul 2007, s. 161.
[7]
Hadisat Gazetesi’ne Göre Milli Mücadelenin Başlangıç Devresi, İbrahim EĞİLMEZ,
Sakarya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Mayıs
2006, s.141.
[8]
Kurtuluş Savaşı’nda Bursa, Yılmaz AKKILIÇ, Akkılıç Kütüphanesi Yayınları, Bursa
2008, Birinci Kitap s. 49
[9]
Bursa Defteri Dergisi, Sayı: 7, Eylül 2000, Yılmaz Akkılıç Panel Konuşması Metni,
s. 19
[10]
İşgal ve Protesto, İzmir’in İşgali İle İlgili Protesto Telgrafları 15 Mayıs
1919 – 30 temmuz 1919, Haluk SELVİ, Değişim Yayınları, İstanbul 2007, s. 161.
[11]
Eric Jan Zürcher, Millî
Mücadelede İttihatçılık,
Birinci Basım, Çeviren: Nüzhet Salihoğlu, Bağlam Yayınları, İstanbul 1987,
s.198
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder