Müstecip Onbaşı savaş yıllarından sonra |
Çanakkale
Savaşı hiç şüphe yoktur ki; dünya savaş tarihinin gördüğü en kanlı savaş
olmasının yanında, aynı zamanda da Türk tarihinin dönüm noktalarından birisidir.
Çanakkale düştüğü yerden kalkmak deyimi ile örtüşen, düşmüş, tükenmiş bitti
denilen bir milletin yerden kalkışı, adeta silkelenip kendine gelmesi demektir.
Osmanlı devletinin tüm imkânsızlıklarına rağmen denizde ve karada devam eden
savaş boyunca Türkün göğsündeki iman ateşi, kanının her damlasındaki
vatanseverlik; kaynayan bir kum misali sökün gelen düşman karşısında
egemenliğini sağladığı emsalsiz bir mücadeledir Çanakkale.
Sayısız
kahramanlıkların, dinlendikçe anlaşılması güç gelen binlerce mucizelerin
yaşandığı Çanakkale gerçekte de inancın umutla birleştiği anlatılacak tüm
kelimelerin yetersiz kalacağı emsalsiz bir mücadelenin tarihidir.
Yaşanan
bu emsalsiz mücadele ve kahramanlıkların içerisinde unutulmaması gelecek
nesillere unutturulmaması adına isminin hep yaşatılması gereken bir kahramanda Yenişehir
Orhaniye köyünden Ferhatoğullarından Necip oğlu 1891 doğumlu Müstecip Onbaşı
soyadı kanunundan sonra aldığı soy ismi ile Müstecip Kılıçaslandır.
Dünya
savaş tarihinde bir emsali daha olmayan ateşli bir silah ile bir denizaltıyı
mürettebatı ile teslim alma başarısını gösteren Müstecip Onbaşı bu başarıyı
gerçekleştirdiği 30 Ekim 1915 gününden sonra hem Osmanlı hem de diğer ülkeler
nezdinde oldukça fazla oranda yer almıştır. Müstecip Onbaşı’nın başarılı top
atışının ardından neler yaşandı denizaltının İstanbul’a götürülmesi, ulusal ve
uluslar arası boyutta ne gelişmeler oldu gelin birlikte bunu irdeleyelim.
XIX.
yüzyılın son dönemlerine yaklaşıldığında denizaltılar ile ilgili çalışmalarda o
günün teknolojisine göre gelişme göstermeye başlamıştı. Manevra kabiliyeti ve
şarj süreleri gibi etmenlerin iyileştirilmesi denizaltıların askeri
donanmalarda kullanılmasına da olanak verir olmuştu. XX. Yüzyılın ilk
çeyreğindeki cihan harbinde etkin kullanılmak istenen denizaltılar için Osmanlı
devleti dâhil birçok ülkenin savunma sistemlerini geliştirmemiş olması
denizaltılara karşı temkinli olunmasına da sebep olmaktaydı.
Cihan
harbinde denizaltıların etkin rol oynadığı ilk cephe Çanakkale Cephesi oldu.[1]
İtilaf Devletleri boğaz üstünde ve kara savaşlarında aldıkları ağır darbelerin
ardından boğazı denizaltılar ile geçip Marmara Denizine ulaşmak oradan da
İstanbul’u kontrol altına alabilmek düşüncesiyle denizaltıları kullanmaya başladılar.
Boğaza giren İngiliz, Fransız ve Avustralya denizaltılarından bazıları Marmara
Denizine ulaşmayı başarmış ve burada mühimmat ve askeri sevkiyat yapan
gemilerimize zarar vermeye başlamışlardı. Marmara’da ki düşman denizaltı faaliyetleri
sonucunda Mesudiye, Barbaaros Hayrettin Zırhlıları, Yarhisar Muhribi, Peleng-i
Derya dahil olmak üzere sekiz askeri gemi, otuz bir ticaret gemisi ve bunların
yanında iki yüzden fazla küçük tekne ve mavna savaş dışı kalmak zorunda
olmuştu.
Osmanlı
ordusu ise denizaltıların tüm bu zararlarına karşılık boğaz dibine çelik ağlar
germek ve boğazın müstahkem noktalarına topçu birlikleri yerleştirmek dışında
alabileceği savunma önlemleri bulunmamaktaydı.
Fransız Turquoise Denizaltısı imal edildiği Fransa Toulon Limanı'nda Sefere Çıkmadan Önce Mürettebatı İle Birlikte |
30
Ekim 1915 günü Akbaş Limanında görevli 9. Sahra Topçu Alayı, 2. Tabur, 5.
Bölüğünden Müstecip Onbaşının üstlerinden emir almayı bekleyecek vakti olmadan
yaptığı top ateşi ile Fransızlara ait Turquoise denizaltısının periskopuna
isabet ettirdiği top mermisi dünya tarihinde bir eşi daha görülmeyen bir olayın
gerçekleşmesine sebep oldu. Periskopundan vurulan denizaltı adeta kör konuma
düşmesinden dolayı hareket kabiliyetini yitirip teslim olmak zorunda kaldı. Fransız
Turquoise denizaltısı mürettebatı ile birlikte teslim alındı.
Sıra
sağlam sayılabilecek nitelikte teslim alınan denizaltının İstanbul’a sevk
edilmesine gelmişti. 2 Kasım günü Sana ve Kurt pompalama römorkörleri
tarafından yüzer hale getirilen Turquoise 3 Kasım gecesi gecenin karanlığından
da istifade edilerek karartma yapılıp Nusret Mayın Gemisi tarafından çekilmeye
başlandı. Samsun Torpidosu ise en önde seyir güvenliğini sağlamak ile
görevliydi. Turquoise denizaltısının içerisinde birkaç Alman mühendis ve
denizci görevli idi.
Denizaltının
İstanbul’a sevki olaylara gebe idi. Güvenlik nedeniyle karartma pozisyonunda
giden konvoyda Nusret gece karanlığında göremediği Samsun Torpidobotunu
mahmuzladı. Çarpışmanın nedeniyle Nusret’in arkasında serbest kalan denizaltı
ise bu esnada Nusreti mahmuzladı. Yaşanan çifte çarpışma sonrası hem Nusret
hemde Samsun Torpidobotu zarar gördü. Samsun torpidobotu güçlükle ve kendi
imkânları ile limana sığınırken Nusret ise aldığı darbe sonucu bir römorkör
yardımıyla çekilmek zorunda kaldı. Yaşanan olayların neticesinde ise Turquoise
Marmara Denizinin ortasında yapayalnız kaldı. Denizaltı içerisinde bulunan
mürettebatın gayretleri ile çalıştırılan denizaltı 4 Kasım günü İstanbul
Saraylar Limanına ulaştırılabildi ve 5 Kasım günü görevlendirilen Gayret
römorkörüne bağlanarak Haliç Tersanesine getirildi.[2]
Müstecip
Onbaşı’nın denizaltıyı mürettebatı ile birlikte teslim almış olması Osmanlı
ordusu içerisinde büyük bir hayranlıkla karşılanmıştı. Cepheden gelen şehit
haberlerinin her geçen gün fazlalaşması, cepheden yaralı olarak getirilenlerin
cephedeki mahşeri anlatması halk üzerinde hüzne sebep olurken Müstecip
Onbaşının yapmış olduğu başarı halkın savaşa karşı olan psikolojisinin düzelmesinde
oldukça etkin rol oynamıştı.
Denizaltının
teslim alınmasının ardından İstanbul Haliç tersanesine çekilen denizaltının
Osmanlı donanmasına dâhil edilmesi oldukça görkemli bir tören ile
gerçekleştirildi. 10 Kasım günü Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın bizzat katıldığı
törende Alman üst tütbe subaylar, Suriye Heyeti, Erkan-ı Bahriye Reisi Vasif
Bey, birçok üst düzey yetkili ve çok sayıda vatandaş hazır bulundu[3].
Müstecip Onbaşıya madalya takdim edilen tören adeta itilaf devletlerine karşı bir
boy gösterisi şeklinde sunuldu. Tören sırasında Turquoise denizaltısının ismi
de Müstecip Onbaşı Denizaltısı olarak değiştirildi. Törene ait haber ve
fotoğraflar Osmanlı basınında manşet haber niteliğinde detaylı ve övgü dolu
olarak takdim edildi.
Törenin
ardından denizaltı Asker Ailelerine Yardım Cemiyeti tarafından halkın
ziyaretine açılarak kazanılan zaferin daha geniş kitlelere ulaşması sağlandı.
Osmanlı
Devleti ve ordu yetkilileri Müstecip Onbaşı sayesinde alınan başarıyı kutlarken
Fransa’da ise 3 Kasım tarihinde yayınlanan gazetelerde Turquoise denizaltısının
batırıldığı yönünde haberler yayınlanmaktaydı.. Fransa Deniz Kuvvetleri
Komutanlığı denizaltının esir alındığını kamuoyundan saklamak istiyordu. Fakat
4 Kasım da yayınlanan gazeteler Alman haber kaynaklarına dayanarak denizaltının
Osmanlı ordusu tarafından esir alındığını yazmaktaydılar. Çanakkale Cephesinde
denizaltılardan beklentileri yüksek olan itilaf devletleri beklediklerini
bulamamışlardı.
Savaş
sonuna dek Osmanlı ordusu ve Alman mühendisler tarafından incelenip gerekli
bakımın yapılaması için girişimlerde bulunulan denizaltı maalesef ki aktif
olarak kullanılamadı. Sadece Karadeniz de görev yapan Alman Denizaltılarının
şarj edilmesi işlerinde kullanılabildi.
Çanakkale’de
Müstecip Onbaşı’nın top atışı ile esir alınan denizaltının Türklerin elinde
bulunması Fransızların oldukça gücüne gitmiş olsa gerek ki Cihan harbinin
bitmesinin ardından apar topar kaçırılarak 1 Temmuz 1919 günü bir römorkör
yardımı ile denizaltının imal edildiği Fransa’da ki Toulon tersanesine
götürüldü. Mondros Ateşkes anlaşmasının şartlarının bahane edilmesi ile
kaçırılan denizaltı 5 Nisan 1920 günü Fransa gazetelerinde yayınlanan ihale
ilanı ile hurda olarak satışa çıkarıldı ve 20 Nisan 1920 günü satıldı.
Denizaltıdan
ise bize sadece bugün İstanbul denizcilik müzesinde sergilenen Müstecip
Onbaşı’nın atışı ile isabet alan Periskopu kaldı.
Çanakkale
Savaşları gibi Türk tarihinin dönüm noktası kabul edilen bir var olma
mücadelesi içerisinde göstermiş olduğu başarı nedeni ile Müstecip Onbaşı
unutulmaması ve asla unutturulmaması gereken bir değerimizdir. Bugün Yenişehir’de
gelenek haline gelen her yıl Eylül ayı içerisinde Gaziler Günü münasebetiyle
Müstecip Onbaşı resmi törenle anılmakta. Bir kaç yıldır bir grup doğasever mart
ayı içerisindeki Çanakkale Haftasında Müstecip Onbaşı adına etkinlik
düzenlemekte. Yenişehir’in Yenigün Mahallesinde Müstecip Onbaşı’nın adının
verildiği bir caddemiz bulunmakta. Kendi köyünde bulunan okul Müstecip Onbaşı
adına tabelanmış durumda.
[1]
Tahtalbahirden Denizaltıya Çağın Vurucu Gücü, Otto Hersing, çev: Bülent
Erdemoğlu, İşbankası Yayınları, İstanbul 2007
[2]
Turquoise Denizaltısı Nusret’e de Çarpmıştı, Tunca Örses, Atlas Tarih Çanakkale
Özel Sayısı, Nisan-Mayıs 2015, sayı: 33, s:108
[3]
Harp Mecmuası, Teşrinisani 1331 / Aralık 1915, Sayı:2
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder