Anadolu ve Rumeli'nin pek çok şehrinde
saat kulelerine rastlamak mümkündür. Saatin icadı hernekadar doğuda
gerçekleştirilmiş ise de kule saatlerinin yapım öncülüğü batıya ait bir
gelenektir. Batıda kilise ve saraylarda uygulanan saat uygulaması Osmanlı
topraklarında Ferhat Paşa Cami Saat Kulesi ve Üsküp Saat Kulesi ile XVI.
yüzyılın sonlarında başladığı kabul edilmektedir.[1] Bu gelenek Özellikle
II.Abdülhamid'in tahta çıkışının yirmi beşinci yılına denk gelen 1901 yılında
doruk noktasına çıkmıştır. II.Abdülhamid tarafından o yıl Osmanlı topraklarında
yer alan tüm valilere saat kulesi yapımı ile ilgili olarak gönderilen irade ile
saat kuleleri Osmanlı coğrafyasının birçok noktasına yayılmıştır. Bu yayılmanın
en önemli nedenlerinden birisi de 19.yüzyılda giderek azalan devletin gücü ve
otoritesidir. Bu tür yüksek binalar tarih boyunca gücün ve otoritenin simgesi
olmuşlardır.[2]
Bursa'da Tophane bölgesinde bulunan saat kulesi de bu akımdan etkilenerek 1904
yılında yapımına başlanan II. Abdülhamid'in tahta çıkışının 30. yılında (1906)
tamamlanan bir yapıdır.
Şehirlerin ve kasabaların en yüksek yerinde ya da şehrin en merkezi konumunda her yerden görülebilen bu kuleler adeta bulundukları yerleşimlerinde birer sembolleri olmuş durumdadır. Daha çok birer abide olarak inşa edilen bu yapılar müslümanların namaz vakitlerini bilmeleri açısından da kullanılmıştır. Birer abide, sembol ve merkezi konumları ile buluşma noktası olarak kabul görmüşlerdir.
Belediye Başkanı Mehmet Gökgöz |
İstiklâl Savaşı'nın ardından tekrardan moda olan saat kule yapımına 1932 yılında başlanan inşaatıyla Yenişehir'de dahil olmuştur. O dönemde Cumhuriyetin kuruluşunu simgelemesi açısından ülke genelinde meydanlara hep saat kulelerinin inşa edilmesi bir anlamda moda olmuştu. Yunan işgali yıllarında çok sıkıntılar çeken, birçok alanı yakılıp yıkılan Yenişehir Cumhuriyet döneminde yaralarını sarmaya başlayıp imar yönünden de şehre düzen getirilmeye başlanınca şehrin Hükümet konağının karşısında bulunan alana bir abide niteliği taşıyacak kule inşaatının yapılmasına karar verildi.
Yapım işlerini Halil Balcı adında bir ustanın üstlendiği saat kulesi inşaatı sırasında yapıma dönemin Belediye Fen İşleri görevlisi Rıfat Usta ve Ahmet Usta da eşlik etmiş. Kalıp ve ağaç işlerini ise İnegöl mobilyasının duayeni olarak kabul edilen İbrahim Özyeşil üstlenmiş. O yıllarda şehrin elektrik santralinde görev alan bir Alman teknisyen ise ekibe destek vererek görev almış.
Yenişehir
Saat Kulesi ve Cumhuriyet meydanı (Fotoğraf Kaynağı: Gürhan Adana) |
1933 yılı içerisinde başlanan kule inşaatı
Belediye Başkanı Mehmet Gökgöz döneminde 1936 yılının Temmuz 11. günü
tamamlanmış.[3]
Kulenin yapılışı ile ilgili olarak
Süleyman Paşa Halk Kütüphanesinde 9539 zimmet numarası ile yer alan ve 1922
yılında sonra Belediye Başkanlığı yapmış Ahmet Özeç’in imzasını taşıyan bir
evrakta kulenin Gökgöz Mehmet’in Belediye Reisliği döneminde 1936 senesinde
yapıldığı belirtilerek ebcet hesabıyla tarih düşülmüş aynı zaman da da saat
mekanizmasının ustası hakkında şu dizeler yazılmıştır.
Adını rahmetle andırmak kökiyle herman
Başladığı bu saati yapmaklığa bir ey can
Üç buçuk yılda baş etti yapmağı saati
Adına derler Bay Nuri Körüstan
Söyledi Ahmet Özeç bu saate tarih
Bu saat de onur versin Yenişehir'e her zaman (1936)
Süleyman
Paşa Halk Kütüphanesinde mevcut olan Ahmet Özeç tarafından hazırlanmış Saat Kulesine ait yapım yılını ve ustasını belirten belge |
Kulenin yapım döneminde yaşayanların
anlatımından öğrendiğimiz; kulenin yapımına yer tespitinin
tamamlanmasının ardından temel için derin kuyular açılmasıyla başlanmış.
Çürümeye karşı dayanıklı ağaçlardan seçilen kalaslar özlerindeki nem
oranlarının düşürülüp dayanıklılığın yükseltilmesi amacıyla ateşe maruz
bırakıldıktan sonra haşerelere karşı ziftlenerek aralıksız olarak temele
çakılmış. Kuyulardan su çıkartmak amacıyla kullanılan bir çeşit kaldıraç görevi
de gören düzenekler kurularak ağırlık arttırıcı demirler yardımıyla insan
gücüne dayanan yüksekten salınarak tokmak görevi gören sistem ile kalasların
zemine çakılması sağlanmış. Zemine düzgünce yerleştirilen bu kazıklı temellerin
üzerine de kule duvarları örülmeye başlanmış.
Kulenin inşaatına başlandığı dönemde henüz
ilkokul dördüncü sınıf öğrencisi olan Mehmet Akyüz bu konuda anılarını
anlattığı bir yazısında[4] şu ifadeleri
kullanmaktadır;
“Kulenin temel inşaatı ilkokul dördüncü
sınıf öğrencisi bulunduğum 1933-1934 ders yılı içinde başlamıştır. Bu temel
atmada çocuklar için eğlenceli olan, aşağıda arz edeceğim olgular nedeniyle,
biraz da her gün uğrayanlardan olduğum için bunu kesinlikle söyleyebiliyorum.
Temel inşaatında, yerden yaklaşık 4-5
metre aşağıdaki temele çok sağlam ve muntazam 5-6 metre uzunluğunda, 30x30
ebadında bir çok kazık çakılmıştır.
Bu kazıkların sağa sola düşmesini önlemek
üzere olacak, dört köşesi kalaslardan yapılmış, 10-15 metre yüksekliğindeki
dört köşeli koruma içinden, gaz tenekesinden biraz
büyükçe dikdörtgen şeklinde, üst ucundaki
kanca, çelik halatla bağlanmış, sanırım en az 50 kg. ağırlığındaki demir bir
kütlenin yukarıdan aşağıya bırakılması ile çakıldılar.
Aynı çıkrık şeklinde, o demir kütleye bağlı çelik halatı saran, dolayısıyla ağırlığı yukarı çeken bir makara iki kişinin oldukça emek sarf ederek yukarıya çıkardığı demir kütle, biraz tatarımsı bir ustanın “stop” komutu ile durdurulur “mayna” komutu ile bağlı telin çekilmesi suretiyle kütle kancadan kurtarılır, demir o yükseklikten hızla kazık üzerine düşer ve kazık belki bir belki iki santim daha toprağa çakılmış olurdu. Bu “stop”, “mayna” komutları ve ağırlığın hızla kazığa inişi çocukların çok hoşuna giderdi ki; mektep paydosu evlere giderken soluğu bu temel inşaatında alırdık.”
Yapımında kesmetaş, tuğla, sıkıştırılmış
moloz ve harç kullanılan kule inşaatı; sekizgen plan üzerine dört kenar geniş
dört kenar dar olarak 2,5 metrelik kaidenin üzerine çatı katı dahil yedi katlı
olarak inşa edilmiştir. Mimari olarak her katında biraz daralarak yükselen kulenin
dördüncü katında çepeçevre metal küpeşte ile çevrili bir balkon yer almaktadır.
Altıncı katın dört bir yanına yerleştirilen yuvarlak saat kadranlarının
ardından çatı katı dört bir yanda bulunan ikişer sütun üzerine oturtulmuştur.
Çatı katı yan cepheleri ise beton küpeşte ile çevrelenmiştir. Çan sesinin her
yönden rahatça duyulabilmesi amacıyla her yönü açık olan çatı katının kubbesi
ise kurşun kaplıdır. Geniş olan cephelerde ahşap doğrama pencereler yer alırken
dar cephelerde kuş gözleri ile süslenmiştir. Her kat arasında beton kemer
bulunan yapıda çatı katı, balkon katı ve saat kadranlarının olduğu kat
ayrımlarında kemer altları basit süslemeli söveler ile şekillendirilmiştir.
Pencere söveleri ve kemer uyumları binaya ayrı bir estetik katmaktadır.
Kuleye güney cephede kaide de bulunan bir
kapı ile giriş yapılmaktadır. İç aydınlığına önem verilirken merdivenlerin
rahatlığı da dikkat çekicidir. Kulenin taban alanı 22 metrekare yüksekliği ise
yaklaşık olarak 21 metreyi bulmaktadır.
1943 Hendek, 1967 Adapazarı, 1970 Gediz,
1999 Yalova depremi gibi bir çok deprem gören kule özellikle Gediz depremi
sırasında ilçede mevcut bir çok minarenin yıkılmasına rağmen bugünlere
sapasağlam haliyle gelmiştir.
Kulenin çatı katında saat başlarında
vurarak zamanı belli eden biri biraz daha büyük diğeri ise ilkine oranla biraz
küçük olan iki adet çan bulunmaktadır. Bu çanlardan büyük olanı Yenişehir’de bi
dönem Rum Mahallesi olarak adlandırılan bugün hal içerisinde bulunan otelin
olduğu yerde olup mevcut olan kiliseye ait çandır. Rengi siyah ve tunçtan
yapılan bu çanın üzerinde birbirine simetrik ve zıt yönlerde iki insan figürü
bulunmaktadır. Yan yüzeyinde ise 1902 tarihi yazılıdır. Bazı yaşlıların
duyumlarından kaynaklı anlatımlarına göre de bu çan söz konusu kiliseye de Çanakkale’den
getirilmiştir.[5]
Kulenin ikinci çanı ise diğerine göre
biraz daha ufak ve biraz daha ince imal edilmiştir. İnegöl’ün Kurşunlu Köyünde
bulunan kiliseden sökülerek getirilen bu çan kuleye monte edilmiştir. Üzeri
tamamen kabartmalı ilginç süsleme ve şekillerle bezelidir. Ayrıca aralarında
diğer büyük çandakine benzer yarım insan figürleri mevcuttur. Çanın ağız
bölgesi çevresi bir şerit içerisinde yazılarla çevrilmiştir.[6]
Bu çanlar kuleye birbirine zıt olarak
geniş ağız kısımları örtüşür şekilde neredeyse birbirine değecek kadar az bir
aralık bırakılarak yerleştirilmiştir. Saat mekanizması ile irtibatlı olarak
çalışacak şekilde tasarlanan çanlar mekanizma üzerinde bulunan irili ufaklı
çarkların yardımı ile çalışmaktadır. Buçuklarda ve saat başlarında saatin
sayısı kadar bir tokmak yardımı ile vurmaktadır. Çok gür bir ses çıkaran
çanların sesi şehrin dört bir yanından rahatça duyulabilmektedir. 2005 yılına
kadar çalışan bu çanlar günümüzde artık malesef ses vermemektedir.
Kulede bulunan saatin ustası ise
Yenişehir’in bu konuda gurur kaynağı Salihlerin Nuri (Körüstan) Ustadır.
Yenişehir’de bir saat kulesi yapılmasına karar verildiği o dönemde saatin
mekanik aksamının yapımını Nuri Körüstan üstlenmiştir. Çınarlı Cami civarında
Yeni Sinema binasının eski haline göre güney-batı köşesine denk gelen kendisine
ait işyerinde çalışmalarını yapan usta saati imal etmek için gerekli olan döküm
malzemeyi ise Yenişehir’in Yunan işgalinden sonra Yunanlıların kaçarken şehirde
bıraktıkları silah ve teçhizatı eriterek sağlamış. Üç buçuk bir emeğin
sonucunda imal ettiği saat mekanizması Avrupa'daki muadilleri ile kıyaslandığında
dahi tamamen emsalsiz bir eser olarak kabul edilmektedir. Saatin baştan sona en
küçük parçasından en büyük parçasına dek tüm parçaları bizzat Körüstan Ustanın
el işçiliği ve emeğidir. Ölümüne dek de saatin tüm bakım ve onarımlarını bizzat
takip etmiştir.
Saat
Kulesinin yapımı esnasında çekilen bir başka fotoğraf (Fotoğraf Kaynağı: Oktay Çayman arşivi) |
Yakın bir dönemde çalışmayan saat
sistemleri 2020 yılının ortalarında Antika Saat Restoratörü Fatih Yurtdakal
tarafından incelenmiş. Kuleden sökülerek çalışır duruma getirilmiş ve sökülen
parçaların yerine farklı saatler takılarak orjinal saatler çalışır vaziyette
Belediye Binasının salonunda çelik aksam üzerine oturtulmuş cam fanus
içerisinde sergilenmeye başlanmıştır.
O dönemde saati inceleyen Restoratör
Yurtdakal saat hakkında şunları ifade etmiştir;
Yenişehir'in gurur kaynağı Saatçi Nuri Körüstan Usta |
"Saatin zarif işçiliği, tüm
tertibatının ve genel şeklinin insan ölçeğine uygun oluşu, her parçanın zarif
dizilimi ve kibar dokusu ile beraber saatin ana gövdesine işlenen geleneksel
Türk mimarisinden izler taşıyan kemerlerle bizden bir eserdir. Körüstan usta
tarafından yapılan bu eşsiz eser yapıldığı tarihlerde pek de rastlanmayan bir
özellik taşımaktadır. Bu da kule saatinde tertip edilen saniye mekanizmasıdır.
Aynı zamanda GRAHAM, EŞAPMAN sistemine sahip olup, yarım saat çalma tertibatı
mevcuttur. Ancak en dikkat çekici özelliği ise saat hem alaturka hem de
alafranga saat sistemine göre çalışmaktadır. Mahruti dişlilerinin yanına
konulan bir kol sayesinde kulenin iki kadranı alaturka saat sistemine göre
ayarlanırken diğer iki kadranı da alafranga sistemine göre ayarlanmaktadır.
Nuri Usta iki kadranda ay ve yıldızlı akrep ve yelkovan kullanırken diğer iki
kadranda da normal akrep ve yelkovan tasarımı kullanmıştır. Saat ilçemize,
ülkemize ve hatta dünyaya tanıtılması ve korunması adına hemen harekete geçilmesi
gereken bir mekanizmaya sahiptir."
Bugün Yenişehir Belediyesi’nin de
ambleminde kullandığı bir simge olan Yenişehir Saat Kulesi ilçe ile
bütünleşmiş, sadece belediyenin ambleminde simge olmaktan çıkmış adeta
Yenişehir’in bir simgesi olmuştur. Cumhuriyetin kurulmasının ardından şehrin
Yunan işgalinde yakılıp yıkılması ile tekrardan ayağa kalkarken imar
faaliyetlerinin hızlandığı bir dönemde adeta bir Zafer Kulesi olarak şehrin
göbeğinde her daim ihtişamını korumuş, tüm Yenişehirlilerin gurur kaynağı olmuştur.
Cumhuriyetin ilk yıllarında tüm bayram, şenlik ve kutlamalara meydanında ev
sahipliği yapmıştır.
Saatçi Nuri Körüstan
tarafından tamamen el işçiliği ile yapılan ve bugün Belediye binası salonunda
cam fanus içerisinde sergilenen orjinal saatin mekanizması. (Fotoğraf: Mesut
Biçer)
[1]
Hakkı
Acun, TDV İslam Ansiklopedisi, c.35, s.325.
[2]
Ömer
Kökal, Saat Kuleleri Mimarlık Kuramı Mimarlık Tarihi, Yapı Dergisi, 2014
[3] Bursa Ansiklopedisi (Yayın
Kurulu Başkanı: Yılmaz Akkılıç), Bursa Hakimiyet Kültür Hizmetleri, Bursa-1987,
c.1, s.459
[4] Mehmet Akyüz, “Saat Kulesi
Üzerine” isimli makale, Yenişehir Gazetesi, 4 Eylül 2001, Sayı: 1912
[5]
Özdemir
Şarman, Bursa Yenişehir 1301-2001, Minevra Ofset - 2001, s.74
[6]
Mehmet Akyüz
Yenişehir Gazetesi’nin 4 Eylül 2001 tarihli sayısında “Saat Kulesi Üzerine”
başlıklı makalesinde büyük olan çanın bugünkü Ziraat Bankası arkasında yer alan
kiliseden, küçük olan çanın ise İnegöl’ün Babasultan Köyünde bulunan kiliseden
getirilerek kuleye yerleştirildiğini belirtmektedir. Yapılan incelemelerimizde
bugünkü Ziraat Bankası arkasında bir kilisenin olduğu bilgisine hiç
rastlamadık. Babasultan Köyü ise bir vakıf köyü olup bu köyde de bir kilise
kalıntısı bulunmamaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder