BAYRAM YAZISI


Bir bayram arifesinde bir bayrama merhaba demenin mutluluğu içerisindeyiz bu gün.
Zaman boşluğu su misali akıp gidiyor. Bizlerse bu boşlukta tutunacak dalları olmadan nice hakikatleri ıskalayarak basiretlerden uzak savrulup gidiyoruz. Daha dün gibi ramazan ayına girişimiz ilk sahura kalkıp oruç tutmaya başlamamız. Ne de çabuk geçti ramazan günleri. Şimdi de elveda şehr-i ramazan demenin burukluğunu yaşıyoruz. Rahmet ve bereket ayı ramazanı bitirmenin burukluğu içerisinde yaşasak ta Hakk’a karşı kulluk vazifelerimizi yerine getirebildiğimiz içinde seviniyoruz. Yüce rabbimiz oruç ibadetini yerine getirdiğimiz için bizleri bayramla ödüllendiriyor.
İşte yine bir bayrama erişti ömrümüzün durağı. Allah kısmet ederse sağ olanlar için daha nice bayramlar yaşanacak. Geriye dönüp baktığımızda nice bayramlar gördü ömrümüz. Kimi şimdi aramızda olmayan nice sevdiklerimizle nice bayramlardan bu günlere geldik.
Bayram deyince benim gibi yaşı kırkı bulmuş akranlarım ve büyüklerimin hep klişeleşmiş bir sözü vardır; “Ah o eski bayramlar”. Küçükken de büyüklerimiz aynı sözü kullanırdı ve biz hep dudak büküp dinlerdik. Sanırım nesiller değiştikçe bayramlarda değişiyor. Bizim büyüklerimizin yaşadıkları bayram tatlarını biz yaşayamadığımız gibi bizim yaşadığımız o güzel samimi bayram günlerini de şimdi bizim çocuklarımız yaşamıyor.
Devir teknoloji devri oldu. Büyük avlulu evlerimizin yerlerini apartmanlarda küçücük balkonlu evler aldı. Bizim eskiden komşu annelerimiz vardı. Şimdi büyük sitelerde beton yığınlarının içerisinde kurduğumuz dünyada sadece biz varız. Her şey değişti hayatımızda ve bayramlarımızdaki tat ve neşede o değişenlerin içerisinde yerini aldı.
Bayramın günler öncesi insanlarla dolan işyerleri, çarşılara bir de bugün bakıyorum o eski heyecanlar yok artık. Geçmiş yıllarda berberde bayram traşımızı olmak bile saatlerce sıra beklemekten ibaretti. Şimdi berber sayıları atmış olsada bir o kadar nüfus çoğaldı ama genede sıra bekleyen yok. Merak ediyorum bayramlığını yatağının başucuna koyup uyuyan kaç çocuk kaldı acaba. Kaç evde bayramlık baklavalar açılıp mahalle fırınına tepsiler taşınıyor.
Artık bayramlar sadece bayram olduğu için… Birçoğumuz için el gördüğe bayram, birçoğuz işin tozunu daha da arttırmış onlar için sadece tatil bayramlar. Eskiden çocuklar şeker toplamaya çıktığında onlara açılmayan kapı yokken bu gün birçoğumuz o çocuklara bile tahammül edemeyip kapılarını açmaz oldular… Kaç çocuk bu bayram harçlığını ütülü mendillerin içerisinde alacak acaba…
Bu günün çocukları ve ya gençlerinin bayram kartpostalı yollamak diye bir gelenekten haberleri olduğunu bile sanmıyorum… Önce cep telefonları çıktı kısa mesajlar yollar olduk bayram kartpostalları yerine… Şimdi artık e-posta yolluyoruz sevdiklerimize…
Bizden bize ait olan her şeyi alan teknoloji ve günümüzün artık olmayan sadece dilimizin alışıklık halinden zikrettiğimiz sosyal hayatımız işte böyle yozlaştı.
Günler öncesinden başlardı çocukluğumuzda bayram telaş esi. Bizler annemize sorardık; alacağımız harçlıkların, giyeceğimiz bayramlıkların hayalinden. “anne kaç gün kaldı bayrama” Anne cevap verirdi çocukluğumuzun sayma stilinde; yatacaz kalkacaz,yatacaz kalkacaz diye ifade edilen bayram günlerinin geriye sayımı geçmek bilmezdi. Evlerde büyük bayram temizlikleri kireç badanalar yapılırdı. Evde komşuların imecesiyle hazırlanan cevizli lokumlar, baklavalar mahalle fırınına taşınırdı arife günü. Az bir zaman kala bayram gününe çarşıya çıkarılırdık bayramlıklarımızı almak için. İşte o günden sonra hiç geçmezdi zaman. Bayram sabahı üzerimize giyeceğimiz güne kadar cicilerimizi. Arife günleri, bayram sabahları mezarlıklar şenlenirdi ilk önce. Bayram sabahı erkenden kalkıp bayram namazına gitmek ayrı bir gurur, ayrı bir duygu yüküydü bizim için. Namazdan çıkıp eve geldiğimizde ailecek yapılan kahvaltıların yıl boyu yapılan kahvaltılardan çok büyük bir başkalığı vardı. El öptüğümüzde aldığımız haçlıkları gün boyu defalarca cebimizden çıkarıp bir bir sayardık. Kardeşimize ya da yanımızdaki arkadaşımıza hava atardık ben bu kadar harçlık topladım diye. Aldığımız harçlıkların çoğu zaman adresi belli idi. Hemen en yakın bakkala gider mantar tabancası maytap gibi şeyler alıp mutlu olurduk. Bizim çocukluğumuzda bayram günleri sokakları mantar tabancalarının barutlarının kokusu sarardı. Eve gidenin gelenin haddi hesabı olmaz. Ne kadar hısım akraba varsa görmüş olurduk gün boyu.
Büyüklerimiz bizim yaşadığımız bayramlara bakıp ah eski bayramlar diye iç geçiriyor olsalar bile o günlerde bizim bayramlarımız bile şimdinin çocukları için rüyalarında göremeyecekleri mutluluk. Şimdi artık bilgisayarlar var. Çocuklar sokaklara bile çıkmaz oldular. Onların dünyaları sanal, arkadaşlıkları klavyelerde, onlar üçtaş, saklambaç, körebe oynamıyorlar… Hepsinin kendilerince kocaman olan sanal dünyaları var. Onların her şeyleri yavan ve yapay…
Bugün artık eski bayramlar azaldı. Köyler bir nebze olsun yaşıyorlar hala aynı duyguları ama şehirlerde betonlaşan binalarla beraber insanların kalpleri de betonlaşmaya başladı.
Hep birlikte eski bayramların tadında, dostlukların kardeşliklerin bir başka anlamlaştığı, küslerin barıştığı, boynu büküklerin gülebildiği ağız tadında güzel bir bayram geçirebilmek dileğiyle hepimizin bayramı kutlu olsun. Nice bayramlarda sevdiklerimizle beraber olmak dileğiyle…
Yüzün güle, bayram ola,
Gönüller çoşa, şenlik ola,
Dost, kardaş birlik ola,
Bayram ola, bayram ola.