TARİHİ MİARASA SAHİP ÇIKMAK

Geçmişten gelen, geçmişe tanıklık eden kültürel varlıklarımız bir bir yok oluyorlar. Canlı tanıkların yok olması yitip gitmesi doğal ve kabullenilebilir bir olay, fakat cansız varlıkların yıkılıp yok olması böyle değil. Cansız varlıklar diye tabir ettiğimiz hanlar, hamamlar, camiler, evler doğa koşullarına, bilinçsiz ellere karşı koruma altına alınırlarsa kolay kolay dünyadan göçüp gitmiyorlar. Geçmişten geleceğe köprü olup, geçmişle geleceği bağdaşlaştırıyorlar.

Geçmişimizin bizlere emanet olarak bıraktığı ve gelecek nesillere taşımakla yükümlü bulunduğumuz tarihi mirasımıza sahip çıkmak bizlerin asli ve insani görevi. Her biri döneminin düşünüş, inanç, yaşam ve sanat anlayışını bize nakleden bu eserler gelecek nesillere bırakabileceğimiz en kıymetli hazineler.

Bugün ülkemizde birçok bölgede önemi geçte olsa anlaşılmaya başlanan kültür mirasımıza sahip çıkılmaya başlandığı hem sevindirici hem de bir o kadar gurur verici bir durum. Uzağa gitmeye gerek yok Bursa Büyükşehir’de yapılan yenileme çalışmaları gün yüzüne çıkarılan eserler aslına uygun yapılıp kamuya açılan binalar bizler için büyük ümit ışıkları.

Osmanlı imparatorluğuna ilk başşehirlik yapan ilçemiz, o günleri yansıtan pek çok tarihi eseri de bağrında taşıyıp günümüze tek ulaştırabilmiştir. Yıkılan dökülen yılların içerisinde yok olup giden de epey fazlaca olmasına rağmen geçmişten gelen tanıklar ilçemizde hala ayakta kalabilmenin mücadelesi içerisinde ilgi ve gereken alakayı bulabileceği günü beklemektedir.

Fakat Yenişehir olarak biz bu sahip çıkma gerekliliği içinde ilçemizin giriş çıkışlarında bulunan ilk Osmanlı başşehri olmamızı anlatan tabelalardan bir adım öteye gittiğimiz kanısında değilim.

İlçemizdeki tarihi eserler adına çok geniş çaplı olan ve bu köşeye sığmayacak olan bu konuyu buraya hapsetmek yerine konuyu fazlaca da dağıtmadan bugün sadece Osmanlı döneminden kalma evlerden bahsetmek istiyorum.

İlçe merkezinin birçok yerinde bulunan tarihi evlerimizin terkedilmişliği yıkılmaya yüz tutmuşluğu yürek burkmayacak türden değil. SİT alanına sokularak korunmaya çalışılan bir çivinin dahi çakılması yasaklanarak ayakta kalacağı düşünülen bu binalar aslında kaderine bile bile terkedilmiş durumda. Her biri devlet adına, devlet eliyle yıkılmaya bırakılmış adeta. Sahiplerinin kanunlarla ellerini kollarını bağlayarak yakılmaya yıkılmaya teşvik ediliyorlar. Çoğu zaman nedeni belirsiz yanan bu evlere televizyondan ya da yazılı basından tanık oluyoruz. Fakat kimse düşünmüyor ha bu tarihi evi yakmışsın ha bir insanı öldürmüşsün. Fark yok kanımca.

Birçoğumuz ilçemizde bu tür binaların şu anki durumundan haberdardır sanırım. Her gün yanlarından umarsızca geçtiğimiz binaların insanın içini burkan halini görmüşsünüzdür. Belediye tarafından etrafına koruma adı altında barikat çekilen bu binalar hangi zihniyetle neye karşı korunuyorlar anlamış idrak etmiş durumda değilim. İdrak ettiğim korunması gereken binalar olması gerekirken yıkılırken çevreye insanlara zarar vermesin diye bu binalardan bizlerin korunması. Böyle bir uygulamanın hiçbir millette olmadığını düşünüyorum. Hiçbir milletin kültürel mirasına sahip çıkmak yerine adeta geçmişten günümüze kadar geldiği için suçluymuş muamelesi gösterip bu tür binaları hapsettiğini sanmıyorum. Hey sen eski bina bu güne dek yaşadın bak şimdi bizlere tehlike saçıyorsun senin olman gereken barikatlar içinde bir hapis hayatı. Böyle düşünen bir yerel yönetimden burada kültürel anlamda farklı politikalar üretip, bakış açısını değiştirmesini rica ediyorum.

Kurtulmaları adına yapılabilecek hiç bir şey yok mu binalar için. Olmalı ve bulunmalı…

Bizler alışmışız her konuda topu devlete atmaya, çözümü devlet kapısında bulmaya. Bu konu da da çözümü yine devlet kapısında arayacağız. Bugüne dek vatandaşın bireysel olarak çözüm üretmediği yıkılması için gün saydığı yıkılsa da apartmanı kondursam dediği bu tür yerler için çözümün üst düzeyde olduğu kanısını taşıyorum.

Bu ilçeye hiç mi kamu binası yapılmıyor. Al eski evi öğretmen evi yap, kaymakam lojmanı yap, kültür evi yap, sivil toplum örgütleri hiç mi taşınmaz sahibi olmuyor, iktidar gücünü kullan ilçedeki sivil topluk kuruluşlarını bu tür binaları almaya teşvik et. En azından bir kaçı kurtulsa gelecek kuşaklara karşı emanete sahip çıkamadık demekten kurtuluruz.

Tarihi evleri, korumak değerini bilmek ve bunu önemsemek, sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan bir gücün simgesidir. Bu konuda yapılması gereken en önemli konu merkezi ve yerel yönetimlerin bugün için izlediği yaklaşımları terk ederek kültürel ve tarihi mirasımızın korunmasının bir zorunluluk olduğunu bilmesi gerekir. Korumanın amacı kültüre sahip çıkmak geçmişten gelen bu eserlerin gelecek kuşaklara aktarılması gereken bir emanet olduğunu idrak etmek zihniyetini taşımaktır.

Çağımızda doğal ve kültürel çevrenin korunma becerisi ve başarısı sadece gözle görüldüğü üzere kültürel ve doğal zenginlik değil aslında siyasal bir güç ve saygınlık olarak ortaya çıkmaktadır. Bugün Yenişehir’in bu konuda sağlayacağı başarı kentleşme yönünde uygarlık alanından önemli güç ve değer olacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder