ATATÜRK’ÜN YENİŞEHİR ZİYARETİ ÜZERİNE

Geçtiğimiz hafta yazımızın konusu Atatürk’ün Yenişehir’e yaptığı ziyaret idi. Tüm dünya ülkeleri tarafından onaylanan ve çağa damgasını vuran lider olarak kabul gören ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ilçemizi bir kez ziyaret ettiğini ve ziyaret tarihinin de 15 Temmuz 1935 Pazartesi olduğunu belirtmiştik. Araştırmalarımız ve rastladığımız kayıtlarda Atatürk’ün ilçemize ziyareti bir kez ve söz konusu bu tarihte olduğu kanısına varmıştık. Yazımın yayınlandığı gün ilçe esnaflarından sevdiğim abim Yüksel Uyanık aradı. Konu ile ilgili bilgisinin bulunduğunu babası Veysel Uyanık’tan (ruhu şad, mekânı cennet olsun) Atatürk’ün Yenişehir ziyareti ile ilgili hatıraları kendisi ile sağlığında paylaştığını bildirdi. Yazdığımız yazıya tezat bilgiler bulunmaktaydı. Ona göre Atatürk 1926 yılında da Bilecik’ten Bursa’ya giderken Yenişehir’den geçmişti. Yüksel Uyanık’ın anlatımına göre babası 10 yaşlarındayken Atatürk’ü yakından görme onuruna nail olmuş. Ölmeden önce Gürhan Adana ile sohbet ettiğini Sayın Adana’nın da bu sohbeti “Yenişehir Günlüğü” isimli kitabında yayınladığını söyledi. Söz konusu kitap da yazılanlara göre Veysel Uyanık Atatürk’ü gördüğü anı şöyle tarif ediyor. “Başında fötr bir şapka vardı. Öğretmenler, Atatürk’ü daha yakından görmek, ona dokunmak için hareketlenen çocukları güçlükle zapt ediyorlardı. Bir an Atatürk’le göz göze geldik. Kalbim küt-küt atıyordu. Bir rüya gibiydi….” Kitabın konuyu anlatan başlığının altında merhum Emin Amca’nın (Lapacı) da hatıralarına yer verilmiş. Emin Amca o günü anlatırken; “Rüştiye Mektebi’nde 4. sınıf talebesiydim. Yenişehir’den geçecek Atatürk’ü karşılamaya bizim sınıfı da götürdüler. Bilecik yolu çıkışında ki Zincirlikuyu mevkiine ulaştık. Atatürk kendisini bekleyen topluluğun içinde arabasından inerek, halkı selamladı. Öğrencilerin saçlarını okşayarak, onlarla konuştu. Sonra Bursa’ya hareket etti.” İfadesini kullanıyor. Atatürk’ün Bursa’ya yaptığı beşinci ziyaret 20 Mayıs 1926 Perşembe gününe denk düşüyor. Ve bu tarih şapka devriminin ardından Bursa’ya yapılan ikinci ziyaret. Şapka devriminin ardından Atatürk’ün Bursa’ya dördüncü ziyareti 22 Eylül 1925 Salı. Kaynaklarda bu geziye Ankara’dan trenle çıktığı ve İzmit’e kadar trenle gittiği buradan Reşitpaşa adlı bir gemi ile Mudanya’ya geçtiği yazılıyor. 1926 yılındaki geziye ise 18 Mayıs Konya gezisinin ardından Bozüyük ilçesine geldiği burada bir fabrika açılışına katıldığı ve daha sonra İnegöl’e geçtiği şeklinde bir ifade kullanılıyor. Özellikle de bu 1926 yılında ki gezi için Yılmaz Akkılıç’ın da yazdıkları bu doğrultudayken zamanın Vakit gazetesinde gezi notlarını kaleme alan Hakkı Tarık Us’ta bu geziyi Bozüyük ve oradan İnegöl’e geçti şeklinde yazıyor. Atatürk’ün altıncı Bursa ziyareti 15 Temmuz 1927’de İstanbul’dan deniz yolu ile günü birlik oluyor. Fakat aynı yıl içerisinde yedinci Bursa ziyaretini gerçekleştiren Atatürk bu gezisine İstanbul’dan deniz yolu ile çıkıp, dönüşünde Bilecik üzerinden trenle Ankara’ya dönüyor. Tüm bunları yazdıktan sonra burada bir mukayese yapma gereği duymalıyız. Atatürk’ün 1926 yılında Yenişehir’den geçtiğini kaynaklar bahsetmemekte. Oysa Sayın Akkılıç’ın da kitabının sonunda bahsettiği gibi Atatürk’ün Bursa ziyaretlerinde bilinmeyenler var mı? Akkılıç bu soruyu “bilmem” diyerek cevaplıyor. O günleri yaşayan bu kişilerin deyimiyle Atatürk 1926 yılında Yenişehir’den geçti ve kendisini karşılayan kalabalığı arabasından inip selamladı. Belki tarih tam olarak 1926 olmayabilir. Bir yıl önce ya da bir yıl sonra olması da muhtemel. Fakat gerçek ve doğru olan Atatürk’ün söz konusu tarihlerde Yenişehir’den geçmesi. Aslında Ulu Önder’in Yenişehir’e gelişi veya buradan geçişi bunlarla mı sınırlı bu sorunun cevabını da tam olarak bilmemekteyiz. Atatürk’ün Bursa’ya tren yoluyla her gelişinde buradan geçmesi de büyük bir muhtemel. Fakat bununla ilgili elimizde yazılı kaynak bulunmamakta. Cumhuriyetin ilk yıllarında halkın kurtarıcılarının geçtiği tüm yollarda kendisine şükran duygularını belirtmek amacıyla nöbetler tuttuğu, onun geçtiği tüm yollarda kalabalıklar oluştuğu bilinen bir gerçek. Sonuç olarak bir akademisyen değilim. Sadece yerel tarihe gönül vermiş amatör olarak araştırmalar yapan bir kişiyim. Konunun daha detaylı ve akademik kuruluşlar tarafından incelenmesinde fayda var bence. Burada o günü yaşayanların anlatımları var. Yakın tarihimizde bilinmeyenler olması, karanlık noktaların bulunması hoş bir durum değil. Konu araştırma ve inceleme yapılmak üzere akademisyenlerin ilgisini bekliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder