TARİHİZE SAHİP ÇIKALIM

700 yılı yakın bir süre dört kıtada at koşturan Osmanlı imparatorluğunun doğduğu topraklarda yaşıyoruz. Ne mutlu ki bize kültürünü dört kıtaya yayan Osmanlı imparatorluğunun dünya sahnesine çıktığı, devletliğini ilan ettiği, kendine ilk başkent yaptığı bu toprakların çocuğuyuz. Cihanın en güçlü İslam Devleti Osmanlı Devleti ilçemizde başladı ve kültürünü buradan dört bir kıtaya yaydı.

Cihan imparatorluğunun kurucusu Osman Gazi’nin daha beyliği kurmadan önce rüyasında gördüğü ulu çınarın köklerini dört biryana sardığı bu topraklar gereken değeri alabiliyorlar mı acaba. Bu soruyu sormak bile zoruma giderken cevap daha kötü ediyor beni. Keşke farklı bir şeyler söylenseydi ama hayır.

Bundan dokuz sene önce Kültür Bakanlığı 700. yıl kutlamalarını tertipledi. O zamanda sesimizi duyurmak için epeyce bir çaba harcamıştık. Olmamıştı… Becerememiştik. O zaman. Söğüt aldı nasibini o kutlamalardan, Bursa aldı da biz havamızı aldık en çok hakkımızken hem de Osmanlıya Anadolu’ya geldiklerinde sadece Osman bey ve arkadaşlarına misafirperverliğini sunan Söğüt Osmanlının devletliğe geçişinde hiç bir rol oynamazken 700. yıl kutlamaları adı altında sesini duyurmayı başardı. Oysa Osmanlının ilk Cuma Hutbesini okuttuğu, ilk devlet olduğu yani bir başka deyişle göçebelikten yerleşik düzene geçtiği Selçuklu idaresinde bir uç beyliği konumunda iken tarih sahnesine arık ben Osmanlıyım dediği yer bu topraklardı aslında.

Burada yeri gelmişken bir anımı anlatmak istiyorum sizlere;

Daha ortaokul yıllarındaydım çarşı camiinin önlerinde geziyorum. O vakitler çarşı camii bambaşka bahçesi ağaçlık ortada bir şadırvan ayakkabı satıcılarının olduğu arastaya doğru din görevlileri derneği tabelası altında hoş sohbetlerin olduğu bir çay ocağı vardı. Neyse sözü uzatmayalım. İki Japon turist bir şeyler anlatmaya çalışıyorlar. Ben daha çocuk yaştayım öyle İngilizceden falan anlayacak halim yok. Anlayan birileri geldi tercüme işleri tamamlandı. Japonlar Muratpaşa Camii diyorlar başka bir şey çıkmıyor ağızlarından. İlk Cuma hutbesinin okunduğu camiyi soruyorlar. Herkes birbirine bakınıyor nerde bu cami bilen yok. Şimdi hepimiz biliyoruz. Kumluk camisi ama o dönemde dedim ya kimse bilemiyor. En azından bizim Kumluk camisinin Muratpaşa Camisi olduğunu bilen yok. Hoş şimdi cami girişinde asılı tabelada parantez içinde ifade edilmeye de başlandı. Japonlar Murat Paşa camiinde okunan ilk Cuma hutbesinden bahsediyorlar. Adamlar okullarında bu konuyu zorunlu temel eğitim döneminde okuduklarını anlattıklarında çevredekilerin mahcubiyetleri yüzlerinden okunuyordu.

İlçemizin dört bir yanında bizlere miras kalan çok sayıda tarihi yapı var. Önümüzdeki yıllarda İstanbul kültür başşehirliği yapacak tüm dünyaya. Bu bağlamda Bursa’da dahil olmak üzere tarihi mekânlara sahip çıkılması açısından birçok proje geliştiriliyor. Kültür Bakanlığı bu tür projeleri eskiye nazaran daha fazla destekleyip, geçmişe oranla daha fazla bütçeler ayrılıyor. Bursa’da yapılan çalışmaları zaman zaman basından takip ediyorum. Ne yalan söyleyeyim ki; kıskanmıyorum değil doğrusu. Tarih sahnesinde bu kadar önemli bir konumun haklı olarak sahibiyken sesimizi çıkarmamak tarihe nankörlüğümüzden öteye bir şey değil bence. Üzülerek söylüyorum tarihe ve tarihsel değerlere bu denli önem verilen bu zamanda ilçemiz bu çalışmalarda hiç yer sahibi değil.

Sahip çıkamadık şehrimize. Geçmişten bize armağan edilen değerlerin kıymetini bilmedik bunca sene. Altın yumurtlayan bir tavuğumuz olduğunun farkında olmadık yâda kimbilir beklide farkında olmak istemedik. Kabahat kimde? Onu arayacak değiliz şimdi burada. Geçmişi kurcalamanın kimseye bir faydası olmaz zaten. Bu şunu söyledi, bu şöyle yaptı veya yapsaydı demenin konuya bir yararı dokunmaz bu andan itibaren. Bundan sonra yapmamız gerekenler ne onu konuşalım istiyorum. Neler yapılabilir sıralayalım;

Osmanlı Devletinin araştırmacıları arasında parmakla gösterilen değerli araştırmacı Halil İnalçık birçok kere birçok mekânda bahsetti. Osmanlının kuruluş yeri Yenişehir’dir diye. Bunu geniş kitlelere yayabilmek, kamuoyu oluşturabilmek amacıyla geniş bir sempozyum hazırlanabilir. Hatta bu sempozyuma bir nevi tarih kurultayı diyelim. Tüm boyalı ve görsel basını buraya çekebilecek etkili bir reklâm da gerekir tabiî ki. Tarihçileri çağıralım büyük ses getirecek bir organizasyonda tarihi gerçekleri sıralayalım. Bugün birçok tarihçinin hem fikir olduğu okul yıllarında bize anlatılan Osmanlı Devletinin kuruluşunun 1299 değilde Yenişehir’de ilk hutbenin okutulmasının ardından ilk imarlaşma hareketleriyle beraber devletliğin ilanı tarihi olan 1301 olduğunu bağıralım avazımız kadar. Osmanlının ilk Başkenti olduğumuzu, ilk sarayın burada imar edildiğini, ilk Cuma hutbesinin burada okutulduğunu, ilk kanunun burada çıktığını anlatmaya çalışalım herkese. Neler olur ondan sonra Yenişehir’in ismi nerelere gelir tarih sahnesinde oturup hep birlikte hayal edelim.

Birde Osman Gazi’nin sarayı var Yenişehir’de Osmanlının ilk sarayı. Osman Gazinin Bursa’yı almadan önce hasta yatağında ilçemizde söylediği ünlü vasiyetine şahitlik eden bina. Bursa’nın alındığının müjdelendiği Osman Bey’in hayata gözlerini yumduğu ilk Osmanlı sarayı. Tarihçilere göre yeri tam olarak belli olmasa bile varsayımlar neticesinde az çok şurası olmalı lazım denilen bir yer var ortada. Aslına yakın bir bina inşa edilebilir veya hiç olmazsa bir ona yakın bir temsili bina olabilir. Sanırım Kültür Bakanlığı böyle bir projeye olumsuz bakmaz yeter ki yolu yordamıyla bu gerçekleri ön plana çıkarabilelim.

Hiçbir zaman kaybetmeyiz tarihimize sahip çıkmakla. Bilakis neler kazanırız acaba. Bir düşünün derim. Oturun ve bir düşünün sonrası nereye varır kültür mirasımıza yaptığımız böylesi bir yatırımın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder